Arap Âlemi

Stok Kodu:
9786259536774
Boyut:
13*21
Sayfa Sayısı:
232
Basım Tarihi:
Aralık 2024
Kapak Türü:
Ciltsiz
Kağıt Türü:
2.Hamur
Dili:
TÜRKÇE
%28 indirimli
270,00
194,40
9786259536774
1346289
Arap Âlemi
Arap Âlemi
194.40

Medeniyetlerin kavşağında, Mısır, Yunan, Mezopotamya, İran medeniyetlerinin kesiştiği bir yerde Akdeniz havzasının gu¨neydoğunda yer alan Arap Yarımadası hem Arapların hem Arapçanın hem de son semâvî din İslâm'ın çıktığı du¨nyanın en bu¨yu¨k yarımadası olarak bilinen daha çok çöllerle kaplı bir bölgedir. Tarihteki en önemli atılımlarını İslâm'la gerçekleştiren Araplar İslâmî fetihler döneminde belki de en bu¨yu¨k gu¨çleri olan dillerinden ve el-Cezîra dedikleri yarımadanın stratejik konumundan, çölden ve bedevî ruhundan, her şeyden önemlisi de inançlarından gu¨ç alarak yarımadanın kuzey, kuzeydoğu, daha çok da Kuzey Afrika u¨zerinden Avrupa'nın içlerindeki Pirenelere kadar uzanan bir istikamette kuzeybatı yönu¨nde yayıldılar. Çok kısa denebilecek bir su¨rede Çin Seddi'nden Pirenelere kadar u¨ç kıtaya yayılan bölgeye hâkim olan Mu¨slu¨man Arapların İslâm'ın kattığı ivmeden çeşitli açılardan yararlanmış olsalar da özellikle ilk dört halife döneminde din ve devlet bağlamında yakalanan özgu¨n bir devlet, siyaset ya da yönetim du¨zeni ortaya koymada başarısız oldular. Zamanla hilafetin saltanata dönu¨şerek yönetim nu¨fuzlu aile ve bireylerin eline geçerken daha sonraki dönemlerde Araplarla birlikte aynı inanç, ku¨ltu¨r, siyaset ve coğrafya potasında karışan İranlılar, Tu¨rkler, Ku¨rtler, Berberiler ve diğerleri de bu noktada dikkate değer bir değişiklik yapmadı. Bununla birlikte İslâm'ın kattığı ivme, batıdaki Endu¨lu¨s'te önemli bir sanatsal, ku¨ltu¨rel ve bilimsel bir atılım doğururken doğuda Abbâsîler döneminde bu sanatsal, ku¨ltu¨rel, bilimsel atılımın bir ifadesi olarak Beytulhikme gibi önemli kurumlar ortaya çıktı. İslâm'ın getirdiği şartlarda hilafetin yerini saltanatın aldığı su¨reçte belki de bedevî ruhundan kaynağını alan Haricî, Şiî, buna bağlı olarak da Abbâsî, Fatimî muhalefeti doğdu. Ancak Fatimîler bağlamında hilafet imamete dönu¨şse de saltanat noktasında değişen bir şey olmadı. Öyle ki bir ara biri Bağdat, biri Kahire, biri Kurtuba'da olmak u¨zere bir anda u¨ç halife ortaya çıktı. Abbâsî devletinin gu¨ç kaybettiği su¨reçte halifenin yanında sultanlar varlık gösterirken bir yandan Haçlı Seferleri bir yandan da Moğol akınları hilafetin sonunu getirmekle kalmadı aynı zamanda Arapların tarih sahnesinden yu¨zyıllar boyunca çekilmesine neden oldu. Özellikle Osmanlı yönetimi altında istikrarının yanı sıra gu¨venlik ve toprak bu¨tu¨nlu¨ğu¨ sağlanan Arap u¨lkelerinde Napolyon'un Mısır Seferi ve Kavalalı Mehmet Ali Paşa'nın Mısır'da yönetimi ele geçirmesiyle birlikte belki de Avrupalılarla başlayan etkileşim sonucunda 19 yu¨zyıl sonları ve 20. yu¨zyıl başlarında etkili olan, Arap Rönesansı olarak bilinen nahda dönemine girildi. Özellikle geçmişle bağların gu¨çlenerek Arap dili, Arap şiiri ve Arap ku¨ltu¨ru¨nu¨n öne çıkmasını sağlayan bir aydınlanma su¨reci sayılan Arap Rönesansına ek olarak Araplar 20. yu¨zyılda iki önemli fırsat yakaladı; bölu¨k pörçu¨k olsa da şöyle ya da böyle 22 bağımsız Arap u¨lkesinin kurulması ve Arap u¨lkelerinde petrolu¨n bulunarak ticari bir meta olarak satışa çıkarılması sonucunda bölgede gu¨çlu¨ ekonomilerin ortaya çıkması. Ancak Araplar çeşitli nedenlerle 21. yu¨zyıla kendini yenileyememiş, demokrasiye geçmeyi başaramamış, mu¨stebit ve baskıcı diye nitelendirilen rejimlerle girdi. Böylece bu rejimlerin doğurduğu şartlarda insan hakları, demokrasi, ifade ve .rgu¨tlenme .zgu¨rlu¨ğu¨n yokluğu, ekonomik sıkıntılar, işsizlik ve yolsuzlukların da etkisiyle 21. yu¨zyılın ilk 10 yılı geçer geçmez bölgede Arap Baharı olarak bilinen sokak gösterileri ve olaylar patlak verdi. Bu olaylar u¨lkeden u¨lkeye sıçrarken her u¨lkede ayrı bir sonuç doğurdu. Bu da Irak'ın ABD ve mu¨ttefikleri tarafından işgal edilmesiyle sarsılan Arap devleti olgusunu tartışmaya açtı. Bu bağlamda öyle anlaşılıyor ki Arapların henu¨z İslâm'la olan seru¨venleri bitmediği gibi iktidara talip bir din olarak İslâm da serbest bir ortamda tartışılamıyor ve İslâmî muhalefet diye nitelenebilecek gu¨çlerin önu¨ açılmıyor. Bu durum bu u¨lkelerde bir tıkanmaya yol açarken Arap-İsrail Anlaşmazlığı bağlamında henu¨z kalıcı ve onurlu bir barışa varılamamış olması da bu u¨lkelerin geleceğini tehdit eden bir meydan okuma olarak duruyor. Bu arada gu¨çlu¨ denebilecek birçok Arap ekonomisinin dayandığı petrol ve petrolu¨n geleceği belirleyici bir etken olarak etkisini su¨rdu¨ru¨rken tatlı su yoksunu Arap bölgesindeki önemli nehirlerin başka u¨lkelerden doğuyor olması ve kaynak u¨lkelerin bu nehirler u¨zerinde çeşitli projeler yu¨ru¨tmesi bu nehirlere kıyıdaş Arap u¨lkelerinin "su gu¨venliği"ni tehdit ediyor.

Medeniyetlerin kavşağında, Mısır, Yunan, Mezopotamya, İran medeniyetlerinin kesiştiği bir yerde Akdeniz havzasının gu¨neydoğunda yer alan Arap Yarımadası hem Arapların hem Arapçanın hem de son semâvî din İslâm'ın çıktığı du¨nyanın en bu¨yu¨k yarımadası olarak bilinen daha çok çöllerle kaplı bir bölgedir. Tarihteki en önemli atılımlarını İslâm'la gerçekleştiren Araplar İslâmî fetihler döneminde belki de en bu¨yu¨k gu¨çleri olan dillerinden ve el-Cezîra dedikleri yarımadanın stratejik konumundan, çölden ve bedevî ruhundan, her şeyden önemlisi de inançlarından gu¨ç alarak yarımadanın kuzey, kuzeydoğu, daha çok da Kuzey Afrika u¨zerinden Avrupa'nın içlerindeki Pirenelere kadar uzanan bir istikamette kuzeybatı yönu¨nde yayıldılar. Çok kısa denebilecek bir su¨rede Çin Seddi'nden Pirenelere kadar u¨ç kıtaya yayılan bölgeye hâkim olan Mu¨slu¨man Arapların İslâm'ın kattığı ivmeden çeşitli açılardan yararlanmış olsalar da özellikle ilk dört halife döneminde din ve devlet bağlamında yakalanan özgu¨n bir devlet, siyaset ya da yönetim du¨zeni ortaya koymada başarısız oldular. Zamanla hilafetin saltanata dönu¨şerek yönetim nu¨fuzlu aile ve bireylerin eline geçerken daha sonraki dönemlerde Araplarla birlikte aynı inanç, ku¨ltu¨r, siyaset ve coğrafya potasında karışan İranlılar, Tu¨rkler, Ku¨rtler, Berberiler ve diğerleri de bu noktada dikkate değer bir değişiklik yapmadı. Bununla birlikte İslâm'ın kattığı ivme, batıdaki Endu¨lu¨s'te önemli bir sanatsal, ku¨ltu¨rel ve bilimsel bir atılım doğururken doğuda Abbâsîler döneminde bu sanatsal, ku¨ltu¨rel, bilimsel atılımın bir ifadesi olarak Beytulhikme gibi önemli kurumlar ortaya çıktı. İslâm'ın getirdiği şartlarda hilafetin yerini saltanatın aldığı su¨reçte belki de bedevî ruhundan kaynağını alan Haricî, Şiî, buna bağlı olarak da Abbâsî, Fatimî muhalefeti doğdu. Ancak Fatimîler bağlamında hilafet imamete dönu¨şse de saltanat noktasında değişen bir şey olmadı. Öyle ki bir ara biri Bağdat, biri Kahire, biri Kurtuba'da olmak u¨zere bir anda u¨ç halife ortaya çıktı. Abbâsî devletinin gu¨ç kaybettiği su¨reçte halifenin yanında sultanlar varlık gösterirken bir yandan Haçlı Seferleri bir yandan da Moğol akınları hilafetin sonunu getirmekle kalmadı aynı zamanda Arapların tarih sahnesinden yu¨zyıllar boyunca çekilmesine neden oldu. Özellikle Osmanlı yönetimi altında istikrarının yanı sıra gu¨venlik ve toprak bu¨tu¨nlu¨ğu¨ sağlanan Arap u¨lkelerinde Napolyon'un Mısır Seferi ve Kavalalı Mehmet Ali Paşa'nın Mısır'da yönetimi ele geçirmesiyle birlikte belki de Avrupalılarla başlayan etkileşim sonucunda 19 yu¨zyıl sonları ve 20. yu¨zyıl başlarında etkili olan, Arap Rönesansı olarak bilinen nahda dönemine girildi. Özellikle geçmişle bağların gu¨çlenerek Arap dili, Arap şiiri ve Arap ku¨ltu¨ru¨nu¨n öne çıkmasını sağlayan bir aydınlanma su¨reci sayılan Arap Rönesansına ek olarak Araplar 20. yu¨zyılda iki önemli fırsat yakaladı; bölu¨k pörçu¨k olsa da şöyle ya da böyle 22 bağımsız Arap u¨lkesinin kurulması ve Arap u¨lkelerinde petrolu¨n bulunarak ticari bir meta olarak satışa çıkarılması sonucunda bölgede gu¨çlu¨ ekonomilerin ortaya çıkması. Ancak Araplar çeşitli nedenlerle 21. yu¨zyıla kendini yenileyememiş, demokrasiye geçmeyi başaramamış, mu¨stebit ve baskıcı diye nitelendirilen rejimlerle girdi. Böylece bu rejimlerin doğurduğu şartlarda insan hakları, demokrasi, ifade ve .rgu¨tlenme .zgu¨rlu¨ğu¨n yokluğu, ekonomik sıkıntılar, işsizlik ve yolsuzlukların da etkisiyle 21. yu¨zyılın ilk 10 yılı geçer geçmez bölgede Arap Baharı olarak bilinen sokak gösterileri ve olaylar patlak verdi. Bu olaylar u¨lkeden u¨lkeye sıçrarken her u¨lkede ayrı bir sonuç doğurdu. Bu da Irak'ın ABD ve mu¨ttefikleri tarafından işgal edilmesiyle sarsılan Arap devleti olgusunu tartışmaya açtı. Bu bağlamda öyle anlaşılıyor ki Arapların henu¨z İslâm'la olan seru¨venleri bitmediği gibi iktidara talip bir din olarak İslâm da serbest bir ortamda tartışılamıyor ve İslâmî muhalefet diye nitelenebilecek gu¨çlerin önu¨ açılmıyor. Bu durum bu u¨lkelerde bir tıkanmaya yol açarken Arap-İsrail Anlaşmazlığı bağlamında henu¨z kalıcı ve onurlu bir barışa varılamamış olması da bu u¨lkelerin geleceğini tehdit eden bir meydan okuma olarak duruyor. Bu arada gu¨çlu¨ denebilecek birçok Arap ekonomisinin dayandığı petrol ve petrolu¨n geleceği belirleyici bir etken olarak etkisini su¨rdu¨ru¨rken tatlı su yoksunu Arap bölgesindeki önemli nehirlerin başka u¨lkelerden doğuyor olması ve kaynak u¨lkelerin bu nehirler u¨zerinde çeşitli projeler yu¨ru¨tmesi bu nehirlere kıyıdaş Arap u¨lkelerinin "su gu¨venliği"ni tehdit ediyor.

AKBANK
Taksit Sayısı Taksit tutarı Genel Toplam
Tek Çekim 194,40    194,40   
2 101,09    202,18   
3 69,98    209,95   
ZİRAAT BANKASI
Taksit Sayısı Taksit tutarı Genel Toplam
Tek Çekim 194,40    194,40   
2 101,09    202,18   
3 69,98    209,95   
İŞ BANKASI
Taksit Sayısı Taksit tutarı Genel Toplam
Tek Çekim 194,40    194,40   
2 101,09    202,18   
3 69,98    209,95   
Yorum yaz
Bu kitabı henüz kimse eleştirmemiş.
Kapat