Son yıllarda Osmanlı Devleti'nin eğitim, toplum ve ordu yönetimi, Osmanlı hayranları tarafından öylesine ön plana çıkarıldı ki insanın aklına örtülü de olsa bu duruma büyük bir özlemin oluştuğu veya oluşturulmak istendiği fikri geliyor.
Türkiye'nin Ortadoğu'da tekrar hasta adam olarak üstelik bölünmüş bir hasta devletler topluluğu olarak oluşturulmaya çalışıldığı açıkça gözler önünde ve konu henüz kamuoyuna mal olmuşken, bu kitabımı bir an önce okurlarımla paylaşmayı yeğledim. Özellikle yetiştirilmesi düşünülen inançlı gençliğin 16. yüzyıldan itibaren nasıl bir Osmanlı Devleti oluştuğunu ve bu Osmanlı'nın korunması için emperyalist devletlerin nasıl bir çaba içinde bulunduğunu, Atatürk 1920 yılında beyanlarında dile getirmiştir. "Toparlanma sürecini başaramamamız sonucu, durum Avrupa lehine ve Osmanlı Devleti aleyhine gelişme göstermiş, Türkiye'yi ortadan kaldırmak, topraklarını paylaşmak isteyenler, aralarındaki çıkarları paylaşarak birleşmiş ve ittifak etmişlerdir. Bunun sonucu Türkiye iç hayatına ve iç yönetimine sızmışlar, ıslah etmek, uygarlaştırmak gibi bir takım bahanelerle Türkiye zihinleri tamamen bozulmuş, artık durumu düzeltmek, hayat bulmak insan olmak için mutlaka Avrupa'dan nasihat almak ve bütün işlerini Avrupa emellerine uygun yürütmek gibi bir takım zihniyetler ortaya çıkmıştır. Oysa hangi istiklal vardır ki yabancıların önerileri ile, yabancıların planlarıyla yükselebilsin? İşte Türkiye bu yanlış zihniyetle sakat olan bazı yöneticiler yüzünden her saat, her gün, her yüz yıl biraz daha fazla gerilemiş, daha düşmüştür."
Çözüm, Osmanlı Devleti yönetim zafiyetini gidermesi ve ekonomiyi güçlendirmesi gerekirken, kurtuluşu yabancı uzmanlar ve dışarıdan silah ve mühimmatın sağlanmasında aramış, üstelik savaş giderleri, toprak kayıpları, kaybedilen topraklardan gelen göçmenlerin beslenme ve mesken sorunları kadar, vergi toplanmasının da aksaması, esasen sağlıksız bir yapı içinde bulunan ekonomiyi çöküntüye uğratmıştır. Yanlış borçlanmalar çöküntüyü doğurmuş, ödenemeyen borçlar, alınan borcun uygun yerlerde kullanılamaması, çözümün yabancı uzmanlar yardımında aranması, vergilerin yabancı devletlerin kurduğu düzen ile toplanması sonucunu doğurmuştur. "Biz kendi ülkemizi yönetemiyoruz! Yabancılar gelsin bize akıl versin" şeklindeki düşünce ülkeyi içinden çıkılamaz duruma getirmiş, bu yolla Avrupa sömürgesi olmak kaçınılmaz olmuştur. Yazar, Osmanlı Devleti'nin duraklama, gerileme, yok olma dönemi olan yaklaşık 300 yıllık bir sürecin nasıl geliştiğini ve bu dönemde gelişen ve kalkınan Avrupa ile olan ilişkilerini araştırmış ve irdelemiştir.
Son yıllarda Osmanlı Devleti'nin eğitim, toplum ve ordu yönetimi, Osmanlı hayranları tarafından öylesine ön plana çıkarıldı ki insanın aklına örtülü de olsa bu duruma büyük bir özlemin oluştuğu veya oluşturulmak istendiği fikri geliyor.
Türkiye'nin Ortadoğu'da tekrar hasta adam olarak üstelik bölünmüş bir hasta devletler topluluğu olarak oluşturulmaya çalışıldığı açıkça gözler önünde ve konu henüz kamuoyuna mal olmuşken, bu kitabımı bir an önce okurlarımla paylaşmayı yeğledim. Özellikle yetiştirilmesi düşünülen inançlı gençliğin 16. yüzyıldan itibaren nasıl bir Osmanlı Devleti oluştuğunu ve bu Osmanlı'nın korunması için emperyalist devletlerin nasıl bir çaba içinde bulunduğunu, Atatürk 1920 yılında beyanlarında dile getirmiştir. "Toparlanma sürecini başaramamamız sonucu, durum Avrupa lehine ve Osmanlı Devleti aleyhine gelişme göstermiş, Türkiye'yi ortadan kaldırmak, topraklarını paylaşmak isteyenler, aralarındaki çıkarları paylaşarak birleşmiş ve ittifak etmişlerdir. Bunun sonucu Türkiye iç hayatına ve iç yönetimine sızmışlar, ıslah etmek, uygarlaştırmak gibi bir takım bahanelerle Türkiye zihinleri tamamen bozulmuş, artık durumu düzeltmek, hayat bulmak insan olmak için mutlaka Avrupa'dan nasihat almak ve bütün işlerini Avrupa emellerine uygun yürütmek gibi bir takım zihniyetler ortaya çıkmıştır. Oysa hangi istiklal vardır ki yabancıların önerileri ile, yabancıların planlarıyla yükselebilsin? İşte Türkiye bu yanlış zihniyetle sakat olan bazı yöneticiler yüzünden her saat, her gün, her yüz yıl biraz daha fazla gerilemiş, daha düşmüştür."
Çözüm, Osmanlı Devleti yönetim zafiyetini gidermesi ve ekonomiyi güçlendirmesi gerekirken, kurtuluşu yabancı uzmanlar ve dışarıdan silah ve mühimmatın sağlanmasında aramış, üstelik savaş giderleri, toprak kayıpları, kaybedilen topraklardan gelen göçmenlerin beslenme ve mesken sorunları kadar, vergi toplanmasının da aksaması, esasen sağlıksız bir yapı içinde bulunan ekonomiyi çöküntüye uğratmıştır. Yanlış borçlanmalar çöküntüyü doğurmuş, ödenemeyen borçlar, alınan borcun uygun yerlerde kullanılamaması, çözümün yabancı uzmanlar yardımında aranması, vergilerin yabancı devletlerin kurduğu düzen ile toplanması sonucunu doğurmuştur. "Biz kendi ülkemizi yönetemiyoruz! Yabancılar gelsin bize akıl versin" şeklindeki düşünce ülkeyi içinden çıkılamaz duruma getirmiş, bu yolla Avrupa sömürgesi olmak kaçınılmaz olmuştur. Yazar, Osmanlı Devleti'nin duraklama, gerileme, yok olma dönemi olan yaklaşık 300 yıllık bir sürecin nasıl geliştiğini ve bu dönemde gelişen ve kalkınan Avrupa ile olan ilişkilerini araştırmış ve irdelemiştir.
Taksit Sayısı | Taksit tutarı | Genel Toplam |
---|---|---|
Tek Çekim | 119,00 | 119,00 |
2 | 60,69 | 121,38 |
3 | 41,25 | 123,76 |
Taksit Sayısı | Taksit tutarı | Genel Toplam |
---|---|---|
Tek Çekim | 119,00 | 119,00 |
2 | 60,69 | 121,38 |
3 | 41,25 | 123,76 |
Taksit Sayısı | Taksit tutarı | Genel Toplam |
---|---|---|
Tek Çekim | 119,00 | 119,00 |
2 | 60,69 | 121,38 |
3 | 41,25 | 123,76 |