"Dünya denen yaşlı soytarı türlü hünerlerini sergilerken seslerle aklını karıştıramaz bir sağırın.
Bu hâliyle, en güçlü silahını kaybetmiştir, mağluptur. Oysa büyük bir nimetmiş gibi körlerin normal insanlardan daha iyi duyduğu söylenir hep... ama neyi?
Dilek Çınar kurgu, dil, anlatım ve edebi atmosfer bakımından Türk hikâyeciliğinde taze ve yeni bir soluk olarak yerini alacak bir yazar. Bekleme Odası on iki hikâyeden oluşuyor. Ustaca kurgusuyla özellikle son hikâyede okuyucuyu şaşırtıyor. Yazar, günümüz yaşantısını, sahici karakterleri, olay ve olguları var olan gerçekliklerinin sınırlarına taşıyor. "Mahalle" temi, edebiyatımıza güzel bir dönüş yapıyor. Kitap, bireyin gözünden bir mahallenin melodramatik yorumunu içerir, ancak bu yorum, kötü-iyi diyalektinden ziyade bu kavramların gerçek formlarını aşarak -özellikle son hikâyede- kötü'nün ve kötülüğün sinemasal görsellikte senfonik bir bütünlüğe ulaşmasını sağlar.
"Dünya denen yaşlı soytarı türlü hünerlerini sergilerken seslerle aklını karıştıramaz bir sağırın.
Bu hâliyle, en güçlü silahını kaybetmiştir, mağluptur. Oysa büyük bir nimetmiş gibi körlerin normal insanlardan daha iyi duyduğu söylenir hep... ama neyi?
Dilek Çınar kurgu, dil, anlatım ve edebi atmosfer bakımından Türk hikâyeciliğinde taze ve yeni bir soluk olarak yerini alacak bir yazar. Bekleme Odası on iki hikâyeden oluşuyor. Ustaca kurgusuyla özellikle son hikâyede okuyucuyu şaşırtıyor. Yazar, günümüz yaşantısını, sahici karakterleri, olay ve olguları var olan gerçekliklerinin sınırlarına taşıyor. "Mahalle" temi, edebiyatımıza güzel bir dönüş yapıyor. Kitap, bireyin gözünden bir mahallenin melodramatik yorumunu içerir, ancak bu yorum, kötü-iyi diyalektinden ziyade bu kavramların gerçek formlarını aşarak -özellikle son hikâyede- kötü'nün ve kötülüğün sinemasal görsellikte senfonik bir bütünlüğe ulaşmasını sağlar.