Marksizm, standard felsefi süreçten farklı olarak düşünüşün dışında eylemi de içerir (Marx, praksis ve felsefeyi birleştirerek, Marksizm'i "praksis felsefe" vasfına bürümüştür, buna göre Marksist felsefe düşünüş ve faaliyeti birlikte gerçekleştirir). Ölümünden sonra Lenin, Mao, Stalin ve Troçki gibi liderler Marksizmi çeşitli şekilde yorumlamışlar ve bu yorumların sonucu ortaya koydukları hareketler Leninizm, Maoizm gibi isimlerle adlandırılmıştır.
Marx'ın felsefesi:
Marx'ın felsefesinin dayanak noktası insanın doğası ve toplum içindeki yeridir. Hegelci diyalektiğin yardımıyla insan doğasının değişmezliği kavramını reddeder. Burada kastedilen insan doğası, fizyolojik ihtiyaçlar değil; insanın toplum içinde yarattığı hareket ve davranış biçimidir. Bunu da "tarihsel süreç" ve "doğa" kavramlarını bir arada ele alarak yapar. Sosyal koşulların davranışı belirlemesi, doğanın insanın davranışını belirlemesinden önce gelir. Ama bu insan doğasının varlığını reddetmez, yabancılaşma teorisi bunun üstüne kurulur. İnsan emeği kaçınılmaz olarak doğal bir kapasite gerektirir ama bu da insan bilincinin aktif rolüne sıkıca bağlıdır:
Örümcek, işini dokumacıya benzer şekilde gördüğü gibi, arı da peteğini yapmada pek çok mimarı utandırır. Ne var ki, en kötü mimarı en iyi arıdan ayıran şey, mimarın, yapısını gerçekte kurmadan önce, onu hayalinde kurabilmesidir.
—Kapital, 1. Cilt, Üçüncü kısım, 7. bölüm, 1. Kesim
Marksizm, standard felsefi süreçten farklı olarak düşünüşün dışında eylemi de içerir (Marx, praksis ve felsefeyi birleştirerek, Marksizm'i "praksis felsefe" vasfına bürümüştür, buna göre Marksist felsefe düşünüş ve faaliyeti birlikte gerçekleştirir). Ölümünden sonra Lenin, Mao, Stalin ve Troçki gibi liderler Marksizmi çeşitli şekilde yorumlamışlar ve bu yorumların sonucu ortaya koydukları hareketler Leninizm, Maoizm gibi isimlerle adlandırılmıştır.
Marx'ın felsefesi:
Marx'ın felsefesinin dayanak noktası insanın doğası ve toplum içindeki yeridir. Hegelci diyalektiğin yardımıyla insan doğasının değişmezliği kavramını reddeder. Burada kastedilen insan doğası, fizyolojik ihtiyaçlar değil; insanın toplum içinde yarattığı hareket ve davranış biçimidir. Bunu da "tarihsel süreç" ve "doğa" kavramlarını bir arada ele alarak yapar. Sosyal koşulların davranışı belirlemesi, doğanın insanın davranışını belirlemesinden önce gelir. Ama bu insan doğasının varlığını reddetmez, yabancılaşma teorisi bunun üstüne kurulur. İnsan emeği kaçınılmaz olarak doğal bir kapasite gerektirir ama bu da insan bilincinin aktif rolüne sıkıca bağlıdır:
Örümcek, işini dokumacıya benzer şekilde gördüğü gibi, arı da peteğini yapmada pek çok mimarı utandırır. Ne var ki, en kötü mimarı en iyi arıdan ayıran şey, mimarın, yapısını gerçekte kurmadan önce, onu hayalinde kurabilmesidir.
—Kapital, 1. Cilt, Üçüncü kısım, 7. bölüm, 1. Kesim
Taksit Sayısı | Taksit tutarı | Genel Toplam |
---|---|---|
Tek Çekim | 308,00 | 308,00 |
2 | 157,08 | 314,16 |
3 | 106,77 | 320,32 |
Taksit Sayısı | Taksit tutarı | Genel Toplam |
---|---|---|
Tek Çekim | 308,00 | 308,00 |
2 | 157,08 | 314,16 |
3 | 106,77 | 320,32 |
Taksit Sayısı | Taksit tutarı | Genel Toplam |
---|---|---|
Tek Çekim | 308,00 | 308,00 |
2 | 157,08 | 314,16 |
3 | 106,77 | 320,32 |