Çok zaman geçmedi ve şimdi, ikinci kitabıyla karşınızda Haşim Aktaş… İlk şiirlerindeki dağları, ovaları, ceylanları, akarsuları yine taşıyıp gelmiş olağanüstü imge dağarcığıyla; yine Anadolu'da çınlayıp duran, eski bir ses yankılanmış deyiş kokulu şiirlerinde.
Usta ozan Ahmed Arif tadında yazılmış dizelerde yeni duyuşlarla gelmiş Haşim Aktaş… Önceki imgelere, duyuşlara bir de Yol'un sezgilerini eklemiş. İnsan-ı kâmil olma hedefini gizlemiş dize aralarına.
"Yol, her şeyden uludur," der eskiler. Peki, nedir bu yol? Ruhun yolculuğunda mineralden bitkiye, bitkiden hayvana; hayvandan insana ve onun ötesine akan serüvene, yol diyoruz. Ruh, insan kılığında bu dem; ya sonrası? İnsan; bir ara durak, doğa; yalnız yeryüzü değil. İnsan bedeni, yıldızlar, yıldızlar arası da doğadır.
"Yol" deyince, Anadolu'da en başta Alevilik-Bektaşilik gelir akıllara. İnsanın kaynağını, özünü bildiği altın çağlardan kalma bilgiler bu günlere dört kapı kırk makam ile semah danslarıyla, şiirlerle taşınıp durmuş. Bir de Şems-i Tebrizi, Muhyiddin Arabî gibi bilgeler gelmiş Konya'ya. Anadolu erdemlere böyle sahip çıkmış.
Yol, ta Ana Tanrıça'ya, Anadolu'da bilinen adıyla; Ma Ana'ya dek uzanır. İnsanın kadim ezelden başlayan ve ebede giden öyküsüdür, sırların sırrıdır.
Yol, kendini Alevilik olarak da anlatır. Bütün inançların özü odur. Yol öyle büyük bir kaptır ki içine her şeyi alır. Her yerde insana gideceği yönü göstermiştir. Bütün'den kopup gelen ışık kararak aşağıların aşağısına inmiş ve kaynağa dönmek için çırpınan canlar her zaman her yerde yol'u izlemek zorunda kalmıştır.
Çok zaman geçmedi ve şimdi, ikinci kitabıyla karşınızda Haşim Aktaş… İlk şiirlerindeki dağları, ovaları, ceylanları, akarsuları yine taşıyıp gelmiş olağanüstü imge dağarcığıyla; yine Anadolu'da çınlayıp duran, eski bir ses yankılanmış deyiş kokulu şiirlerinde.
Usta ozan Ahmed Arif tadında yazılmış dizelerde yeni duyuşlarla gelmiş Haşim Aktaş… Önceki imgelere, duyuşlara bir de Yol'un sezgilerini eklemiş. İnsan-ı kâmil olma hedefini gizlemiş dize aralarına.
"Yol, her şeyden uludur," der eskiler. Peki, nedir bu yol? Ruhun yolculuğunda mineralden bitkiye, bitkiden hayvana; hayvandan insana ve onun ötesine akan serüvene, yol diyoruz. Ruh, insan kılığında bu dem; ya sonrası? İnsan; bir ara durak, doğa; yalnız yeryüzü değil. İnsan bedeni, yıldızlar, yıldızlar arası da doğadır.
"Yol" deyince, Anadolu'da en başta Alevilik-Bektaşilik gelir akıllara. İnsanın kaynağını, özünü bildiği altın çağlardan kalma bilgiler bu günlere dört kapı kırk makam ile semah danslarıyla, şiirlerle taşınıp durmuş. Bir de Şems-i Tebrizi, Muhyiddin Arabî gibi bilgeler gelmiş Konya'ya. Anadolu erdemlere böyle sahip çıkmış.
Yol, ta Ana Tanrıça'ya, Anadolu'da bilinen adıyla; Ma Ana'ya dek uzanır. İnsanın kadim ezelden başlayan ve ebede giden öyküsüdür, sırların sırrıdır.
Yol, kendini Alevilik olarak da anlatır. Bütün inançların özü odur. Yol öyle büyük bir kaptır ki içine her şeyi alır. Her yerde insana gideceği yönü göstermiştir. Bütün'den kopup gelen ışık kararak aşağıların aşağısına inmiş ve kaynağa dönmek için çırpınan canlar her zaman her yerde yol'u izlemek zorunda kalmıştır.
Taksit Sayısı | Taksit tutarı | Genel Toplam |
---|---|---|
Tek Çekim | 84,42 | 84,42 |
2 | 43,90 | 87,80 |
3 | 30,39 | 91,17 |
Taksit Sayısı | Taksit tutarı | Genel Toplam |
---|---|---|
Tek Çekim | 84,42 | 84,42 |
2 | 43,90 | 87,80 |
3 | 30,39 | 91,17 |
Taksit Sayısı | Taksit tutarı | Genel Toplam |
---|---|---|
Tek Çekim | 84,42 | 84,42 |
2 | 43,90 | 87,80 |
3 | 30,39 | 91,17 |