Kelimeler muhtelif milletlere benzerler. Yaşama biçimleri ve nesebleri de insanlara benzer. Birini sorup soruşturarak en ötedekine kadar gidilebilir. Bir metin, kelimeler âleminde kurulmuş bir meclistir. O meclise dahil olmak için kelimelerin sizi kabul etmesi gerekir. O kapıya varıp manaya talip olan kimse de usulü iyi bilmeli, onların hassasiyetlerini, ilişkilerini kısacası protokolü gözetmelidir. Hele Hüsn-ü Aşk gibi alegorik, tasavvufi ve aşk içerikli bir metnin âlemine dahil olmak biraz daha zordur. Kelimeler gibi davranmayınca metne de nüfuz etmek imkânı yok gibidir.
Yaptığımız çalışmaya "şerh" demekten, şarihlere hürmeten ictinab ediyoruz. Ayrıca şerh etmek için kalbin inşirah olması gerekir. Kimyamızda aşkı okuduk, fakat yazamadık. Şerh, sözün küll'i ile hemhâl olmaktır. Orada bütün sözler aynı manaya delalet ederler. Hayrette kalmak, söylemek, susmak, söz kesilmek hepsi birdir. Zıtlıklar birbirinde mezc olur. Kelimeler mananın nazıyla tarumar da olur imar da. Bazen şerh edilen metne varmak isterken metnin alet, şerhin menzil olduğu, parçanın bütün, bütünün parça olduğu müşahede edilir. Bazen okunduğu halde yazılamayan, bazen de okunmadığı hâlde yazılabilen cümleler görünür. Söz konusu aşk olunca acziyetin güzelliği farkedilir. Kaleme alınan bu cümleler de Hüsnüne Aşk Olsun'un ne ön sözü ne de son sözüdür, çünkü o, bitmek ihtimali olmayan bir duygunun eseridir.
Semnun Muhib, mahabbet konusunda yüksek değerde sözleri ve nükteleri olan biriydi. Onun şöyle dediği nakledilmiştir: "Bir şey ancak kendisinden daha ince ve nazik bir şeyle ifade edilir. Mahabbetten daha rakik ve ince bir şey bulunmadığına göre o ne ile ifade edilebilir ki!" Yani söz konuşan kişinin, sevgi ise sevgilinin sıfatıdır. O hâlde söz, sevginin hakikatini idrak edemez.
Necip Fazıl da Rabıta-i Şerife'de şu hususları kaydediyor: "Ayan ve keşf veya keşfe iman suretiyle vahdete inananlardan yanlışlık zuhuru tasavvur edilmemelidir. Yanlışlık ve galat tasavvuru ancak inkârcılara atfedilebilir. Vahdet-i vücut fikrine mensup olanların kelime ve ibarelerinde niyeti gösterememek ihtimali vardır. Meselenin inceliğine zihin yoluyla erişemez, nazik manalar için kullanılan lafızları kullanamaz ve mecazi ifade yoluna gidebilirler. Sonuçta mahabbet galebe edince, artık tabirlere de riayet kabil olmaz ve bu yanlışlıklara yol açar."
Galib Dede her hâlükârda yaptığımız yorumlara kıyasla daha engin okyanuslarda mana incileri dermiş olmalıdır. Zaten her şiir, en az mesafeyle kendi şairine karşı durur. İtiraf edelim ki yaptığımız çalışmada tevil, bazen tanzir hüviyetine bürünmüş olabilir. Teklikte buluşmak bunu gerektirdiği için bazen yorumlayan, bazen de yorumlanan sözlere talip olduk.
Müşkil bir yola girip hâl dilini, kâl (söz) hâline getirmeye çalıştık. Bu sebeple Hüsnüne Aşk Olsun, yazıldığı süreden daha kısa sürede okunup bitirilecek türde bir eser değildir. Hâl sahibi veya hâle hâldeş olmayana semantiği karmaşık, mübhem ve belirsiz gelebilir, ancak sözün ve sözümüzün gücü bu kadarına yetmiştir. Nazariyatçı Reşit "herkes mamulat-ı zihniyesini anlar" diyor. Üslup hassasiyeti olan öğrencilerim, böyle bir çalışmaya niyetlendiğimizi öğrendiklerinde arzu ve beklentilerini değişik şekillerde ima ettiler. Hüsn ü Aşk'ı bir sanat eseri olarak seviyor, üzerine yapılacak çalışmanın o sanatı perdelemesini istemiyor ve ilmi çalışmalara çoğu defa hakim olan kuru ve didaktik anlatımlara soğuk bakıyorlardı. Doğrusu biz de bir sanat eseri için uygun üslubun, biraz sanatlı olabileceği kanaatini taşımışızdır. Anlatım, biraz bu anlayışla şekillenip vücut buldu, fakat zaten muhtevanın da bizi götürdüğü yer formülize edilmeye pek elverişli olmayan tabii bir şiir iklimiydi.
Ayrıca, biraz geleneğe uyarak, biraz da halin gereği, Hüsn ü Aşk'a eklenen Ses ve Yankı şiirinin de manzum bir yorum, alegorik bir versiyon ve şerh geleneğindeki talikat olarak görülmesini arz ederiz.
Beyitleri günümüz Türkçesiyle nesre çevirip, yorumlamaya çalışırken bir yaban
Kelimeler muhtelif milletlere benzerler. Yaşama biçimleri ve nesebleri de insanlara benzer. Birini sorup soruşturarak en ötedekine kadar gidilebilir. Bir metin, kelimeler âleminde kurulmuş bir meclistir. O meclise dahil olmak için kelimelerin sizi kabul etmesi gerekir. O kapıya varıp manaya talip olan kimse de usulü iyi bilmeli, onların hassasiyetlerini, ilişkilerini kısacası protokolü gözetmelidir. Hele Hüsn-ü Aşk gibi alegorik, tasavvufi ve aşk içerikli bir metnin âlemine dahil olmak biraz daha zordur. Kelimeler gibi davranmayınca metne de nüfuz etmek imkânı yok gibidir.
Yaptığımız çalışmaya "şerh" demekten, şarihlere hürmeten ictinab ediyoruz. Ayrıca şerh etmek için kalbin inşirah olması gerekir. Kimyamızda aşkı okuduk, fakat yazamadık. Şerh, sözün küll'i ile hemhâl olmaktır. Orada bütün sözler aynı manaya delalet ederler. Hayrette kalmak, söylemek, susmak, söz kesilmek hepsi birdir. Zıtlıklar birbirinde mezc olur. Kelimeler mananın nazıyla tarumar da olur imar da. Bazen şerh edilen metne varmak isterken metnin alet, şerhin menzil olduğu, parçanın bütün, bütünün parça olduğu müşahede edilir. Bazen okunduğu halde yazılamayan, bazen de okunmadığı hâlde yazılabilen cümleler görünür. Söz konusu aşk olunca acziyetin güzelliği farkedilir. Kaleme alınan bu cümleler de Hüsnüne Aşk Olsun'un ne ön sözü ne de son sözüdür, çünkü o, bitmek ihtimali olmayan bir duygunun eseridir.
Semnun Muhib, mahabbet konusunda yüksek değerde sözleri ve nükteleri olan biriydi. Onun şöyle dediği nakledilmiştir: "Bir şey ancak kendisinden daha ince ve nazik bir şeyle ifade edilir. Mahabbetten daha rakik ve ince bir şey bulunmadığına göre o ne ile ifade edilebilir ki!" Yani söz konuşan kişinin, sevgi ise sevgilinin sıfatıdır. O hâlde söz, sevginin hakikatini idrak edemez.
Necip Fazıl da Rabıta-i Şerife'de şu hususları kaydediyor: "Ayan ve keşf veya keşfe iman suretiyle vahdete inananlardan yanlışlık zuhuru tasavvur edilmemelidir. Yanlışlık ve galat tasavvuru ancak inkârcılara atfedilebilir. Vahdet-i vücut fikrine mensup olanların kelime ve ibarelerinde niyeti gösterememek ihtimali vardır. Meselenin inceliğine zihin yoluyla erişemez, nazik manalar için kullanılan lafızları kullanamaz ve mecazi ifade yoluna gidebilirler. Sonuçta mahabbet galebe edince, artık tabirlere de riayet kabil olmaz ve bu yanlışlıklara yol açar."
Galib Dede her hâlükârda yaptığımız yorumlara kıyasla daha engin okyanuslarda mana incileri dermiş olmalıdır. Zaten her şiir, en az mesafeyle kendi şairine karşı durur. İtiraf edelim ki yaptığımız çalışmada tevil, bazen tanzir hüviyetine bürünmüş olabilir. Teklikte buluşmak bunu gerektirdiği için bazen yorumlayan, bazen de yorumlanan sözlere talip olduk.
Müşkil bir yola girip hâl dilini, kâl (söz) hâline getirmeye çalıştık. Bu sebeple Hüsnüne Aşk Olsun, yazıldığı süreden daha kısa sürede okunup bitirilecek türde bir eser değildir. Hâl sahibi veya hâle hâldeş olmayana semantiği karmaşık, mübhem ve belirsiz gelebilir, ancak sözün ve sözümüzün gücü bu kadarına yetmiştir. Nazariyatçı Reşit "herkes mamulat-ı zihniyesini anlar" diyor. Üslup hassasiyeti olan öğrencilerim, böyle bir çalışmaya niyetlendiğimizi öğrendiklerinde arzu ve beklentilerini değişik şekillerde ima ettiler. Hüsn ü Aşk'ı bir sanat eseri olarak seviyor, üzerine yapılacak çalışmanın o sanatı perdelemesini istemiyor ve ilmi çalışmalara çoğu defa hakim olan kuru ve didaktik anlatımlara soğuk bakıyorlardı. Doğrusu biz de bir sanat eseri için uygun üslubun, biraz sanatlı olabileceği kanaatini taşımışızdır. Anlatım, biraz bu anlayışla şekillenip vücut buldu, fakat zaten muhtevanın da bizi götürdüğü yer formülize edilmeye pek elverişli olmayan tabii bir şiir iklimiydi.
Ayrıca, biraz geleneğe uyarak, biraz da halin gereği, Hüsn ü Aşk'a eklenen Ses ve Yankı şiirinin de manzum bir yorum, alegorik bir versiyon ve şerh geleneğindeki talikat olarak görülmesini arz ederiz.
Beyitleri günümüz Türkçesiyle nesre çevirip, yorumlamaya çalışırken bir yaban
Taksit Sayısı | Taksit tutarı | Genel Toplam |
---|---|---|
Tek Çekim | 567,84 | 567,84 |
2 | 289,60 | 579,20 |
3 | 196,85 | 590,55 |
Taksit Sayısı | Taksit tutarı | Genel Toplam |
---|---|---|
Tek Çekim | 567,84 | 567,84 |
2 | 289,60 | 579,20 |
3 | 196,85 | 590,55 |
Taksit Sayısı | Taksit tutarı | Genel Toplam |
---|---|---|
Tek Çekim | 567,84 | 567,84 |
2 | 289,60 | 579,20 |
3 | 196,85 | 590,55 |