Dünyanın neresinde olursanız olun, bireysel veya toplumsal bir duruş ve düzen oluşturmak istediğinizde mutlaka bir öndere ihtiyaç duyarsınız. Elbette bu önder kendi hayatınızı yönlendireceğinden, kendinizden daha vasıflı ve donanımlı olmasına yönelik üstün özellikler görmek istersiniz. Dolayısıyla diplomasına, yeteneklerine, ilmine, ahlakına, beden ve ruh sağlığına vs. tüm yönlerine dikkat edersiniz.
Bu zamanda bunu uygulamak bile zorlaşmış olup, insanlar bu seçenekler üzerinde bile mücadele vermektedirler. Ancak tüm çabalara rağmen bu şekilde lider seçme tercihi, sıradan insanların yöntemidir. Beşerî sistemler böyle işler.
Allah'a ve ahiret gününe iman etmiş kimselerin ise kendiliğinden önder seçme tercihleri yoktur. İman eden kimse, ilahî sisteme tabî olur. Yeryüzü düzenini tamamen Allah'ın egemenliğinde görür. Dolayısıyla önderi belirlemek ve toplumlara düzen vermek Allah'ın hakkıdır, O'nun yetkisindedir.
İlahî önder, kendisine tabi kişilerin hem dünya hayatını hem de ahiret hayatının sorumluluğunu almış kişidir. Bu nedenle böyle büyük bir sorumluluğa herhangi bir önder düşünülemez. Aksi takdirde tüm insanların hem dünya hayatını hem de ahiret hayatını darmadağın edecektir. Dolayısıyla önderlik meselesi sadece benim, sizin, onların değil hepimizin sorunudur. Hepimiz dünyamızı ve ahiretimizi eline teslim edeceğimiz önderimizi, bilmemiz gerekmektedir.
İşte her noktada olduğu gibi bu noktada da yüce Rabb'imiz bize yardım etmektedir.
"Onları, emrimizle hidayete erdiren imamlar/önderler yaptık. Kendilerine hayırlı işler yapmayı, salatı hakkıyla eda etmeyi ve zekâtı vermeyi vahy ettik. Onlar, sürekli bize ibadet eden kimselerdi." (Enbiya suresi/ 73)
Ayeti kerimede de görüyoruz ki; açıkça "Onları, emrimizle hidayete erdiren imamlar/önderler yaptık" buyurduğu, vahye dayalı önderler gösterilmektedir.
Ancak bu ilâhi önderleri kabul edenler olduğu gibi, kabul etmeyenler de var. Dolayısıyla bu seçilmiş önderleri kabul etmeyerek hem bu emri veren Rab'lerine karşı çıkmış oldular hem de o seçilmişlere zulmettiler. Ayrıca hem bu hakikati talep eden insanlara hem de kendi nefislerine de zulmetmiş oldular.
Tam burada çok önemli bir soru dikkatimizi çekiyor? Tüm bu zulümlerin, entrikaların, kırılmaların, komploların, gizlemelerin arasında, acaba biz de kendi kendimize zulmetmiş oluyor muyuz? Bilerek veya bilmeyerek, hak ve batıl ehlini karıştırıyor muyuz? Hakkın önünü kesip, batılın ekmeğine yağ sürüyor muyuz?
İşte bu kitap, bu cevapların peşindedir.
Dünyanın neresinde olursanız olun, bireysel veya toplumsal bir duruş ve düzen oluşturmak istediğinizde mutlaka bir öndere ihtiyaç duyarsınız. Elbette bu önder kendi hayatınızı yönlendireceğinden, kendinizden daha vasıflı ve donanımlı olmasına yönelik üstün özellikler görmek istersiniz. Dolayısıyla diplomasına, yeteneklerine, ilmine, ahlakına, beden ve ruh sağlığına vs. tüm yönlerine dikkat edersiniz.
Bu zamanda bunu uygulamak bile zorlaşmış olup, insanlar bu seçenekler üzerinde bile mücadele vermektedirler. Ancak tüm çabalara rağmen bu şekilde lider seçme tercihi, sıradan insanların yöntemidir. Beşerî sistemler böyle işler.
Allah'a ve ahiret gününe iman etmiş kimselerin ise kendiliğinden önder seçme tercihleri yoktur. İman eden kimse, ilahî sisteme tabî olur. Yeryüzü düzenini tamamen Allah'ın egemenliğinde görür. Dolayısıyla önderi belirlemek ve toplumlara düzen vermek Allah'ın hakkıdır, O'nun yetkisindedir.
İlahî önder, kendisine tabi kişilerin hem dünya hayatını hem de ahiret hayatının sorumluluğunu almış kişidir. Bu nedenle böyle büyük bir sorumluluğa herhangi bir önder düşünülemez. Aksi takdirde tüm insanların hem dünya hayatını hem de ahiret hayatını darmadağın edecektir. Dolayısıyla önderlik meselesi sadece benim, sizin, onların değil hepimizin sorunudur. Hepimiz dünyamızı ve ahiretimizi eline teslim edeceğimiz önderimizi, bilmemiz gerekmektedir.
İşte her noktada olduğu gibi bu noktada da yüce Rabb'imiz bize yardım etmektedir.
"Onları, emrimizle hidayete erdiren imamlar/önderler yaptık. Kendilerine hayırlı işler yapmayı, salatı hakkıyla eda etmeyi ve zekâtı vermeyi vahy ettik. Onlar, sürekli bize ibadet eden kimselerdi." (Enbiya suresi/ 73)
Ayeti kerimede de görüyoruz ki; açıkça "Onları, emrimizle hidayete erdiren imamlar/önderler yaptık" buyurduğu, vahye dayalı önderler gösterilmektedir.
Ancak bu ilâhi önderleri kabul edenler olduğu gibi, kabul etmeyenler de var. Dolayısıyla bu seçilmiş önderleri kabul etmeyerek hem bu emri veren Rab'lerine karşı çıkmış oldular hem de o seçilmişlere zulmettiler. Ayrıca hem bu hakikati talep eden insanlara hem de kendi nefislerine de zulmetmiş oldular.
Tam burada çok önemli bir soru dikkatimizi çekiyor? Tüm bu zulümlerin, entrikaların, kırılmaların, komploların, gizlemelerin arasında, acaba biz de kendi kendimize zulmetmiş oluyor muyuz? Bilerek veya bilmeyerek, hak ve batıl ehlini karıştırıyor muyuz? Hakkın önünü kesip, batılın ekmeğine yağ sürüyor muyuz?
İşte bu kitap, bu cevapların peşindedir.
Taksit Sayısı | Taksit tutarı | Genel Toplam |
---|---|---|
Tek Çekim | 517,50 | 517,50 |
2 | 263,93 | 527,85 |
3 | 179,40 | 538,20 |
Taksit Sayısı | Taksit tutarı | Genel Toplam |
---|---|---|
Tek Çekim | 517,50 | 517,50 |
2 | 263,93 | 527,85 |
3 | 179,40 | 538,20 |
Taksit Sayısı | Taksit tutarı | Genel Toplam |
---|---|---|
Tek Çekim | 517,50 | 517,50 |
2 | 263,93 | 527,85 |
3 | 179,40 | 538,20 |