Mert Balaban, kadife dokunuşlarla yırtıyor yalnızlığımızı ve hayatlarımıza kara mizahla dokunuyor. Mutsuzluktan dibe vuranları anlatırken kahkaha attırmıyor, gülümsetiyor hüzünle. Oyunbazlıkla dokunuyor hayatın köşelerine çarpanlara. Öyküleriyle, tuhaf bir biçimde sarıyor okuyanı.
"Dışarıda tüm bunlar olurken, her şey biraz daha yaşlanırken gitgide, çürürken sanki, leş kokarken etraf, kediler köpekler yavrularını doğururken inleyerek, insanlar dört duvar arasında sevişip geleceğin katillerinin, o katilleri yargılayacak insanların, hastaların, aynı hastaların doktorlarının belki aynı yatakta tohumlarını atarken, yavrular, bebekler orada burada çer çöp de olsa yiyip büyüyecekken, Memet de az önce sanki kendi sıkıntısından sıkılıp oturmuşken yerine, biz hâlâ üç küçük çocuğuz."
Mert Balaban, kadife dokunuşlarla yırtıyor yalnızlığımızı ve hayatlarımıza kara mizahla dokunuyor. Mutsuzluktan dibe vuranları anlatırken kahkaha attırmıyor, gülümsetiyor hüzünle. Oyunbazlıkla dokunuyor hayatın köşelerine çarpanlara. Öyküleriyle, tuhaf bir biçimde sarıyor okuyanı.
"Dışarıda tüm bunlar olurken, her şey biraz daha yaşlanırken gitgide, çürürken sanki, leş kokarken etraf, kediler köpekler yavrularını doğururken inleyerek, insanlar dört duvar arasında sevişip geleceğin katillerinin, o katilleri yargılayacak insanların, hastaların, aynı hastaların doktorlarının belki aynı yatakta tohumlarını atarken, yavrular, bebekler orada burada çer çöp de olsa yiyip büyüyecekken, Memet de az önce sanki kendi sıkıntısından sıkılıp oturmuşken yerine, biz hâlâ üç küçük çocuğuz."