Serdar Aydın, jam session olgusunu poetikasının kurucu öğelerinden biri olarak kabul etmiş ve ilk şiirlerini yayımladığı yıllarda yazdığı 'Poetikamın Kavramları' başlıklı yazılarıyla, bu kabulünü okurlarına duyurmuştur. Şairin tekniğine ve "şiir söyleme" edimine içkin olan jam session niteliği, bu kitabın da kurucu gerekçesidir. Caz müziğinin aurasından şair ben'in varoluşuna, poetik algısına ve hakikatine dair bir dışavurum, ritmik ve mutlaka "kara" bir haykırış da denilebilir, bu kitaptaki şiir toplamına. Var olmanın kederi haykırışın hakikatinde, çığlığın cisimleşerek söz'e gelmesinde, derdin ifşasında ve paylaşma arzusundadır aslında. Oturumlar başlamıştır ve kitabın ilk sayfası, oturumlar öncesi son çıkıştır…
sayrı karanlığında çatal dilini beziyor
trompet inancına direniyor perküsyoncu
be-bop çağının ritmini yakalayamaz beyaz efendi
ve caz; dans müziği değildir...
çünkü beyazların blues'u yoktur
çünkü caz,
ontolojik bir sorundur… çünkü blues…
Serdar Aydın, jam session olgusunu poetikasının kurucu öğelerinden biri olarak kabul etmiş ve ilk şiirlerini yayımladığı yıllarda yazdığı 'Poetikamın Kavramları' başlıklı yazılarıyla, bu kabulünü okurlarına duyurmuştur. Şairin tekniğine ve "şiir söyleme" edimine içkin olan jam session niteliği, bu kitabın da kurucu gerekçesidir. Caz müziğinin aurasından şair ben'in varoluşuna, poetik algısına ve hakikatine dair bir dışavurum, ritmik ve mutlaka "kara" bir haykırış da denilebilir, bu kitaptaki şiir toplamına. Var olmanın kederi haykırışın hakikatinde, çığlığın cisimleşerek söz'e gelmesinde, derdin ifşasında ve paylaşma arzusundadır aslında. Oturumlar başlamıştır ve kitabın ilk sayfası, oturumlar öncesi son çıkıştır…
sayrı karanlığında çatal dilini beziyor
trompet inancına direniyor perküsyoncu
be-bop çağının ritmini yakalayamaz beyaz efendi
ve caz; dans müziği değildir...
çünkü beyazların blues'u yoktur
çünkü caz,
ontolojik bir sorundur… çünkü blues…