
Çağdaş Fransız felsefesinin en önemli temsilcilerinden biri olarak göru¨len Jean-Luc Marion, Batı metafiziğinin geleneksel Tanrı tasavvuruna yönelik sert eleştiriler yapar. Ona göre metafiziğin Tanrı'yı bir ilke, temel, sebep ya da varlık olarak kavrayışı, insan du¨şu¨ncesinin sınırlamalarına tabi kılmaktadır. Marion, bu durumu kavramsal putperestlik olarak adlandırır ve Batı du¨şu¨ncesindeki metafizik geleneğin, Tanrı'yı bir causa sui (kendi kendisinin nedeni) olarak ele alışını eleştirir. Heidegger'in onto- teoloji eleştirisinden yola çıkarak Marion, metafiziğin Tanrı'yı bir varlık kategorisine indirgemesi ve insanın rasyonel yetileriyle tanımlamaya çalışmasının, onun aşkınlığını göz ardı ettiğini belirtir. Bu epistemolojik belirleme Tanrı'yı sınırlandıran bir bakışın ortaya çıkmasına neden olur. Bu bağlamda, Marion'un felsefi projesi, metafiziksel Tanrı anlayışını aşarak, ilahi olanı insan aklının ötesinde, aşkın bir fenomen olarak yeniden du¨şu¨nmeyi amaçlar. Söz konusu anlayışın aşılmasının yolu olarak ise Marion, fenomenolojiyi devre sokmak ister. Marion'un du¨şu¨ncesinde fenomenoloji, metafizik sınırları aşmak için kritik bir rol oynar. Doygun fenomen ve verilmişlik gibi kavramları, onun fenomenolojik yaklaşımının temel taşlarıdır. Doygun fenomen, insan kavrayışını aşan bir deneyim biçimini ifade ederken, verilmişlik, bu fenomenlerin kendilerini nasıl sunduğunu açıklayan bir çerçeve sunar. Marion, bu kavramlar aracılığıyla, Tanrı'nın insan deneyimindeki aşkın varlığını anlamaya çalışır. Özellikle, Tanrı'yı ikonik bir bakış ile ele almak istemesi, onun du¨şu¨ncesinin merkezindedir. İkon, Tanrı'nın insana kendini açtığı, ancak insan kavrayışını aşarak aşkınlığını koruduğu bir ilişki biçimini temsil eder. Bu yaklaşım, hem metafiziğin geleneksel Tanrı tasavvurunu hem de modern teolojinin sınırlamalarını aşmayı hedefler. Modern teoloji ve du¨şu¨ncenin merkezinde de yer alan Tanrı meselesine yönelik ise Marion, Descartes'ten hareket eder. Marion'un Descartes eleştirisi, modern metafizik geleneğinin temel taşlarından birine yönelir. Descartes, Tanrı'yı rasyonel bir ilke olarak merkeze almış ve onu bilginin temel kaynağı olarak tanımlamıştır. Marion, Descartes'ın Tanrı'yı bir kendi kendisinin nedeni olarak kavrayışının, ilahi olanı bir metafizik sisteme indirgediğini ve onun aşkınlığını zedelediğini savunur. Bu eleştiri, Marion'un Batı metafiziğinin Tanrı anlayışına yönelik genel eleştirisinin
bir uzantısıdır. Buna karşılık, Orta Çağ du¨şu¨nu¨rlerinden Aquinas'ın Tanrı'yı aşkın bir varlık olarak ele alışı, Marion tarafından daha tutarlı ve Tanrı'nın doğasına uygun bir yaklaşım olarak göru¨lu¨r. Yine Marion, geleneksel Batı du¨şu¨ncesinin Tanrı anlayışının yıkılmasındaki merkezi figu¨r olarak gördu¨ğu¨ Nietzsche'yi ele alarak, onun "Tanrı öldu¨" sözu¨ne de ayrıca önem verir. Marion'a göre bu söz felsefede bir çok şeyin yeniden ele alınması için önemli bir kalkış noktasıdır. "Tanrı öldu¨" sözu¨ne önem veren bir diğer du¨şu¨nu¨r olan Heidegger'i de ele alan Marion için, Heidegger'in metafiziğe yönelik ileri su¨rdu¨ğu¨ suçlamalar doğrudur. Fakat Heidegger,
Tanrı konusunda çifte bir putperestlik sergilemektedir. Ona göre bu durum, Heidegger'in meseleyi tam olarak aşamadığının bir göstergesidir. Marion'un felsefesi hem metafizik hem de teoloji alanında yenilikçi bir
perspektif sunduğunu söyleyebiliriz. Onun metafizik eleştirisi, Tanrı'nın geleneksel kavramsal çerçevelerin ötesinde du¨şu¨nu¨lmesi gerektiğini vurgular. Teolojik du¨zlemde ise Marion, Tanrı'nın insan kavrayışının ötesinde bir fenomen olarak ele alınmasının, ilahi olanın aşkınlığını koruyacağını savunur. Bununla birlikte, Marion'un Tanrı'nın aşkınlığına yaptığı vurgu, bazı eleştirmenler tarafından, Tanrı'yı insan deneyiminden kopardığı için eleştirilmiştir. Ancak Marion, Tanrı'nın insan deneyiminde kendini açtığı, fakat hiçbir zaman tam anlamıyla kavranamayacak bir aşkınlık taşıdığı fikrini savunarak bu eleştirilere yanıt verir. Bu çalışmada, Marion'un Batı metafiziğine yönelik eleştirileri, fenomenolojik yaklaşımı ve teolojiyle ilişkisi detaylı bir şekilde ele alınmıştır. Marion'un Tanrı'nın insan du¨şu¨ncesindeki yeri, aşkınlığını yeniden du¨şu¨nme çabası ve metafizik eleştirisi, çağdaş felsefe ve teolojiye önemli katkılar sunmaktadır. Onun yaklaşımı, Batı metafiziğinin sınırlarını sorgulamakla kalmaz; aynı zamanda Tanrı'nın aşkınlığını koruyarak, insan deneyimine yeni bir perspektif kazandırır.
Çağdaş Fransız felsefesinin en önemli temsilcilerinden biri olarak göru¨len Jean-Luc Marion, Batı metafiziğinin geleneksel Tanrı tasavvuruna yönelik sert eleştiriler yapar. Ona göre metafiziğin Tanrı'yı bir ilke, temel, sebep ya da varlık olarak kavrayışı, insan du¨şu¨ncesinin sınırlamalarına tabi kılmaktadır. Marion, bu durumu kavramsal putperestlik olarak adlandırır ve Batı du¨şu¨ncesindeki metafizik geleneğin, Tanrı'yı bir causa sui (kendi kendisinin nedeni) olarak ele alışını eleştirir. Heidegger'in onto- teoloji eleştirisinden yola çıkarak Marion, metafiziğin Tanrı'yı bir varlık kategorisine indirgemesi ve insanın rasyonel yetileriyle tanımlamaya çalışmasının, onun aşkınlığını göz ardı ettiğini belirtir. Bu epistemolojik belirleme Tanrı'yı sınırlandıran bir bakışın ortaya çıkmasına neden olur. Bu bağlamda, Marion'un felsefi projesi, metafiziksel Tanrı anlayışını aşarak, ilahi olanı insan aklının ötesinde, aşkın bir fenomen olarak yeniden du¨şu¨nmeyi amaçlar. Söz konusu anlayışın aşılmasının yolu olarak ise Marion, fenomenolojiyi devre sokmak ister. Marion'un du¨şu¨ncesinde fenomenoloji, metafizik sınırları aşmak için kritik bir rol oynar. Doygun fenomen ve verilmişlik gibi kavramları, onun fenomenolojik yaklaşımının temel taşlarıdır. Doygun fenomen, insan kavrayışını aşan bir deneyim biçimini ifade ederken, verilmişlik, bu fenomenlerin kendilerini nasıl sunduğunu açıklayan bir çerçeve sunar. Marion, bu kavramlar aracılığıyla, Tanrı'nın insan deneyimindeki aşkın varlığını anlamaya çalışır. Özellikle, Tanrı'yı ikonik bir bakış ile ele almak istemesi, onun du¨şu¨ncesinin merkezindedir. İkon, Tanrı'nın insana kendini açtığı, ancak insan kavrayışını aşarak aşkınlığını koruduğu bir ilişki biçimini temsil eder. Bu yaklaşım, hem metafiziğin geleneksel Tanrı tasavvurunu hem de modern teolojinin sınırlamalarını aşmayı hedefler. Modern teoloji ve du¨şu¨ncenin merkezinde de yer alan Tanrı meselesine yönelik ise Marion, Descartes'ten hareket eder. Marion'un Descartes eleştirisi, modern metafizik geleneğinin temel taşlarından birine yönelir. Descartes, Tanrı'yı rasyonel bir ilke olarak merkeze almış ve onu bilginin temel kaynağı olarak tanımlamıştır. Marion, Descartes'ın Tanrı'yı bir kendi kendisinin nedeni olarak kavrayışının, ilahi olanı bir metafizik sisteme indirgediğini ve onun aşkınlığını zedelediğini savunur. Bu eleştiri, Marion'un Batı metafiziğinin Tanrı anlayışına yönelik genel eleştirisinin
bir uzantısıdır. Buna karşılık, Orta Çağ du¨şu¨nu¨rlerinden Aquinas'ın Tanrı'yı aşkın bir varlık olarak ele alışı, Marion tarafından daha tutarlı ve Tanrı'nın doğasına uygun bir yaklaşım olarak göru¨lu¨r. Yine Marion, geleneksel Batı du¨şu¨ncesinin Tanrı anlayışının yıkılmasındaki merkezi figu¨r olarak gördu¨ğu¨ Nietzsche'yi ele alarak, onun "Tanrı öldu¨" sözu¨ne de ayrıca önem verir. Marion'a göre bu söz felsefede bir çok şeyin yeniden ele alınması için önemli bir kalkış noktasıdır. "Tanrı öldu¨" sözu¨ne önem veren bir diğer du¨şu¨nu¨r olan Heidegger'i de ele alan Marion için, Heidegger'in metafiziğe yönelik ileri su¨rdu¨ğu¨ suçlamalar doğrudur. Fakat Heidegger,
Tanrı konusunda çifte bir putperestlik sergilemektedir. Ona göre bu durum, Heidegger'in meseleyi tam olarak aşamadığının bir göstergesidir. Marion'un felsefesi hem metafizik hem de teoloji alanında yenilikçi bir
perspektif sunduğunu söyleyebiliriz. Onun metafizik eleştirisi, Tanrı'nın geleneksel kavramsal çerçevelerin ötesinde du¨şu¨nu¨lmesi gerektiğini vurgular. Teolojik du¨zlemde ise Marion, Tanrı'nın insan kavrayışının ötesinde bir fenomen olarak ele alınmasının, ilahi olanın aşkınlığını koruyacağını savunur. Bununla birlikte, Marion'un Tanrı'nın aşkınlığına yaptığı vurgu, bazı eleştirmenler tarafından, Tanrı'yı insan deneyiminden kopardığı için eleştirilmiştir. Ancak Marion, Tanrı'nın insan deneyiminde kendini açtığı, fakat hiçbir zaman tam anlamıyla kavranamayacak bir aşkınlık taşıdığı fikrini savunarak bu eleştirilere yanıt verir. Bu çalışmada, Marion'un Batı metafiziğine yönelik eleştirileri, fenomenolojik yaklaşımı ve teolojiyle ilişkisi detaylı bir şekilde ele alınmıştır. Marion'un Tanrı'nın insan du¨şu¨ncesindeki yeri, aşkınlığını yeniden du¨şu¨nme çabası ve metafizik eleştirisi, çağdaş felsefe ve teolojiye önemli katkılar sunmaktadır. Onun yaklaşımı, Batı metafiziğinin sınırlarını sorgulamakla kalmaz; aynı zamanda Tanrı'nın aşkınlığını koruyarak, insan deneyimine yeni bir perspektif kazandırır.
Taksit Sayısı | Taksit tutarı | Genel Toplam |
---|---|---|
Tek Çekim | 136,80 | 136,80 |
2 | 71,14 | 142,27 |
3 | 49,25 | 147,74 |
Taksit Sayısı | Taksit tutarı | Genel Toplam |
---|---|---|
Tek Çekim | 136,80 | 136,80 |
2 | 71,14 | 142,27 |
3 | 49,25 | 147,74 |
Taksit Sayısı | Taksit tutarı | Genel Toplam |
---|---|---|
Tek Çekim | 136,80 | 136,80 |
2 | 71,14 | 142,27 |
3 | 49,25 | 147,74 |