Var olan her şey bilgidir. Diğer canlılar yaşamalarına yetecek bilgilerle dünyaya gelirler. İnsan ise bilgisiz doğar. Bilgilenmek için yalnızca bilme olanakları vardır. Bu yolda ihtiyacı olan bilgiyi kendisi yapmak, kendisi kurmak, kendi yaptığına göre yaşamak, kendisini denetlemek ve bilgilerini kendisi geliştirmek zorundadır. İnsan ne kadar bilirse, o kadar ve o düzeyde yaşayacaktır. İlk bakışta olumsuz gibi görünen bu insanlık durumu ahlakın, devletin, bilimin, sanatın, dinin yapıcı-yaratıcı yaşamanın, özgürlüğün, sorumluluğun, kendini aşmanın, kısaca insanca olan her şeyin dayanağı ve temelidir. İnsanın varlık yapısı bu temel üzerinde kurulmuştur.
Yalnızca insanın sahip olduğu yaşama sorununa yanıt da yine bu temel üzerinde hazırlanır. İnsan sorun ettiği her şeyi bilmek ister: evreni, doğayı, yaşamayı, kendisini ve hatta aradığı bilginin yapısını, kısaca her şeyi. Başlangıçta sorular ve sorulara bulunmuş tek tek yanıtlar vardı. Anlatılarak aktarılan, yaygınlaşan yanıtlar zaman içinde kaynaşıp toparlandılar ve insan bütüne ilişkin bir dünya tasarımına ulaştı. Bu, insanın ilk kuşatıcı kurgusu olan mitolojiydi. İnsan orada birçok sorusuna yanıt buldu, yanıtın hakikat olduğuna inandı ve o inançla yaşarken, mitoslar da yaşatıldı.
Öte yandan birçok yerde araştırmalar ve bilgilenmeler sürüyordu. Biriken yeni bilgilerle, Miletos kentinde yeniden bütüncül bir evren tasarımının ilk adımları atıldı. Felsefe böyle başladı. Sanıldı ki, felsefe başlayınca mitoslar bitti. Oysa mitoslar sürüyordu; mitoslar mitosu yaşatan inançla, onlara bağlanıp yaşayanlarla sürüyordu. İnsanın birden çok aklı yok: Bir tek akıl var. İnsan onunla mitos da yaptı, felsefe de yapıyor, bilim de. Öyleyse, ayrılık nerede? Mitostan felsefeye geçerken ne değişti? Mitostan felsefeye nasıl geçildi? İnsanın en büyük serüveni bilgidedir. Bilgi serüveni, ilk büyük doruğuna mitoslarda ulaştı, sonra büyük doruklar felsefede ortaya çıkmaya başladı. Eğer akıl tekse, bütün bunlar nasıl oldu?
Mitolojiyi kuran akıl ile pozitif kafalı insanların aklı arasında işleyiş bakımından pek büyük bir ayrılık yoktur. Mitosların temel yapısını oluşturan düşünme biçimi ile o dönemlerde felsefeyi başlatan, geliştiren düşünme biçiminin ve Renaissance ile başlayıp günümüze dek gelişip gelen bilimlerin çatısını oluşturan düşünme biçimi arasında da pek ayrılık yoktur. Mitos, felsefe, bilim arasındaki bu koşutluklar (paralellikler) ve etkileşimlere ilk rastladığımız yer, antikçağ Ege uygarlıklarıdır.
Var olan her şey bilgidir. Diğer canlılar yaşamalarına yetecek bilgilerle dünyaya gelirler. İnsan ise bilgisiz doğar. Bilgilenmek için yalnızca bilme olanakları vardır. Bu yolda ihtiyacı olan bilgiyi kendisi yapmak, kendisi kurmak, kendi yaptığına göre yaşamak, kendisini denetlemek ve bilgilerini kendisi geliştirmek zorundadır. İnsan ne kadar bilirse, o kadar ve o düzeyde yaşayacaktır. İlk bakışta olumsuz gibi görünen bu insanlık durumu ahlakın, devletin, bilimin, sanatın, dinin yapıcı-yaratıcı yaşamanın, özgürlüğün, sorumluluğun, kendini aşmanın, kısaca insanca olan her şeyin dayanağı ve temelidir. İnsanın varlık yapısı bu temel üzerinde kurulmuştur.
Yalnızca insanın sahip olduğu yaşama sorununa yanıt da yine bu temel üzerinde hazırlanır. İnsan sorun ettiği her şeyi bilmek ister: evreni, doğayı, yaşamayı, kendisini ve hatta aradığı bilginin yapısını, kısaca her şeyi. Başlangıçta sorular ve sorulara bulunmuş tek tek yanıtlar vardı. Anlatılarak aktarılan, yaygınlaşan yanıtlar zaman içinde kaynaşıp toparlandılar ve insan bütüne ilişkin bir dünya tasarımına ulaştı. Bu, insanın ilk kuşatıcı kurgusu olan mitolojiydi. İnsan orada birçok sorusuna yanıt buldu, yanıtın hakikat olduğuna inandı ve o inançla yaşarken, mitoslar da yaşatıldı.
Öte yandan birçok yerde araştırmalar ve bilgilenmeler sürüyordu. Biriken yeni bilgilerle, Miletos kentinde yeniden bütüncül bir evren tasarımının ilk adımları atıldı. Felsefe böyle başladı. Sanıldı ki, felsefe başlayınca mitoslar bitti. Oysa mitoslar sürüyordu; mitoslar mitosu yaşatan inançla, onlara bağlanıp yaşayanlarla sürüyordu. İnsanın birden çok aklı yok: Bir tek akıl var. İnsan onunla mitos da yaptı, felsefe de yapıyor, bilim de. Öyleyse, ayrılık nerede? Mitostan felsefeye geçerken ne değişti? Mitostan felsefeye nasıl geçildi? İnsanın en büyük serüveni bilgidedir. Bilgi serüveni, ilk büyük doruğuna mitoslarda ulaştı, sonra büyük doruklar felsefede ortaya çıkmaya başladı. Eğer akıl tekse, bütün bunlar nasıl oldu?
Mitolojiyi kuran akıl ile pozitif kafalı insanların aklı arasında işleyiş bakımından pek büyük bir ayrılık yoktur. Mitosların temel yapısını oluşturan düşünme biçimi ile o dönemlerde felsefeyi başlatan, geliştiren düşünme biçiminin ve Renaissance ile başlayıp günümüze dek gelişip gelen bilimlerin çatısını oluşturan düşünme biçimi arasında da pek ayrılık yoktur. Mitos, felsefe, bilim arasındaki bu koşutluklar (paralellikler) ve etkileşimlere ilk rastladığımız yer, antikçağ Ege uygarlıklarıdır.
Taksit Sayısı | Taksit tutarı | Genel Toplam |
---|---|---|
Tek Çekim | 129,36 | 129,36 |
2 | 65,97 | 131,95 |
3 | 44,84 | 134,53 |
Taksit Sayısı | Taksit tutarı | Genel Toplam |
---|---|---|
Tek Çekim | 129,36 | 129,36 |
2 | 65,97 | 131,95 |
3 | 44,84 | 134,53 |
Taksit Sayısı | Taksit tutarı | Genel Toplam |
---|---|---|
Tek Çekim | 129,36 | 129,36 |
2 | 65,97 | 131,95 |
3 | 44,84 | 134,53 |