Nijad Ekrem, on beş yılı biraz aşan (31 Ağustos 1884- 1 Mart 1900) kısacık hayatında, babası Recaîzade Ekrem'in biricik sevinç kaynağı olmuştur. R.Ekrem, kendisini hayata bağlayan Nijad'ın doğumundan üç yıl sonra kaleme aldığı Tefekkür'de (1887), hastalıklara tutsak kalmış iki evlâdından sonra dünyaya gelen oğlunun varlığıyla şenlenen ruhunu yansıtır. "Ne ömür şey bu melek!. Ya Rab, sana nasıl hamd ü senâ edeceğimi bilemem. Bana hayat içinde diger bir hayat.. cihan içinde diger bir cihan.. bir cihân-ı feyz-â-feyz bahş ettin!.." diyen Ekrem'in sevinci, Nijad'ın ölümünden sonra yayımladığı Nijad Ekrem'de (1910) yerini derin bir kedere, acıya bırakır. Üstad, Nijad'sız geçen on yılın ardından yayımladığı bu "yazıt eser"inde çaresizliğini, oğluna özlemini satır satır, dize dize dile getirir.
"Seni rüyada görebilmek temennisiyle uykuya niyet eder, gözlerimi yumarım. Ben böyle dururken bir nefhanın ansızın yüzüme gözüme çarptığını duyarım. Bunu senin ruhun zannederek bir heyecân-ı tehâlükle gözlerimi açarım. Bu hal bazan defeatla tekerrür eder. Fakat o da biter. Nihayet uyku galebe edince kendimden geçerim. Bazan hiçbir şey göremem. Bazan karışık rüyalar içinde sen bana hayal meyal görünürsün. Sevinerek derhal uyanırım. Ruhumda benden evvel uyanan hicran, matemî çehresini bana gösterir. O zaman düşünürüm ki sen mevcut değilsin."
"Ekseriya seher hengâmı yatağımdan fırlarım. Pencerenin önüne gelir.. elimi şakağıma kor.. gökyüzüne nasb-ı nazar ederek düşünürüm. Zihnime bin şey birden gelir. Düşünürüm.. düşünürüm.. senin her hatıran ruhumu.. kalbimi yeniden yeniye ahzan ile doldurur. Ekseriya sakin sakin.. yana yana birçok ağlar.. bir kucak toprak gibi harâb-ı hicrân bir tarafa yığılırım. Bazan ağlamamak için yerimden fırlar, odanın içinde büyük adımlarla dolaşmağa başlarım. Lâkin bu tedbir âciz kalır. Sıkılırım.. boğulurum. Nihayet mağdûr-ı tâli' bir yetîm-i bî-kes gibi hıçkıra hıçkıra ağlamaktan başka çare kalmaz. Ağlarım. İçimdeki zehirlerin birazı gözyaşlarımla beraber dökülür gider. Ruhumda bir hıffet hissederim. Tekrar gelir pencereden gökyüzüne bakar.. yine düşünmeğe başlarım. Bu fasıl fasıl düşüncelerimin her birisi: "Ah Nijadcığım! Neredesin?" nidâ-yı ye'siyle nakaratlanır."
Ülkemizde anı türünün ilk örneklerinden olan Nijad Ekrem, aynı zamanda nekrolojik bir metin olarak da Türk edebiyatında ender bir yere sahiptir. Üstadın ölümünün yüzüncü yılı anısına hazırlanan Recaîzade Mahmut Ekrem Külliyatının ilk cildi, bu eşsiz kitabı barındırıyor.
Nijad Ekrem, on beş yılı biraz aşan (31 Ağustos 1884- 1 Mart 1900) kısacık hayatında, babası Recaîzade Ekrem'in biricik sevinç kaynağı olmuştur. R.Ekrem, kendisini hayata bağlayan Nijad'ın doğumundan üç yıl sonra kaleme aldığı Tefekkür'de (1887), hastalıklara tutsak kalmış iki evlâdından sonra dünyaya gelen oğlunun varlığıyla şenlenen ruhunu yansıtır. "Ne ömür şey bu melek!. Ya Rab, sana nasıl hamd ü senâ edeceğimi bilemem. Bana hayat içinde diger bir hayat.. cihan içinde diger bir cihan.. bir cihân-ı feyz-â-feyz bahş ettin!.." diyen Ekrem'in sevinci, Nijad'ın ölümünden sonra yayımladığı Nijad Ekrem'de (1910) yerini derin bir kedere, acıya bırakır. Üstad, Nijad'sız geçen on yılın ardından yayımladığı bu "yazıt eser"inde çaresizliğini, oğluna özlemini satır satır, dize dize dile getirir.
"Seni rüyada görebilmek temennisiyle uykuya niyet eder, gözlerimi yumarım. Ben böyle dururken bir nefhanın ansızın yüzüme gözüme çarptığını duyarım. Bunu senin ruhun zannederek bir heyecân-ı tehâlükle gözlerimi açarım. Bu hal bazan defeatla tekerrür eder. Fakat o da biter. Nihayet uyku galebe edince kendimden geçerim. Bazan hiçbir şey göremem. Bazan karışık rüyalar içinde sen bana hayal meyal görünürsün. Sevinerek derhal uyanırım. Ruhumda benden evvel uyanan hicran, matemî çehresini bana gösterir. O zaman düşünürüm ki sen mevcut değilsin."
"Ekseriya seher hengâmı yatağımdan fırlarım. Pencerenin önüne gelir.. elimi şakağıma kor.. gökyüzüne nasb-ı nazar ederek düşünürüm. Zihnime bin şey birden gelir. Düşünürüm.. düşünürüm.. senin her hatıran ruhumu.. kalbimi yeniden yeniye ahzan ile doldurur. Ekseriya sakin sakin.. yana yana birçok ağlar.. bir kucak toprak gibi harâb-ı hicrân bir tarafa yığılırım. Bazan ağlamamak için yerimden fırlar, odanın içinde büyük adımlarla dolaşmağa başlarım. Lâkin bu tedbir âciz kalır. Sıkılırım.. boğulurum. Nihayet mağdûr-ı tâli' bir yetîm-i bî-kes gibi hıçkıra hıçkıra ağlamaktan başka çare kalmaz. Ağlarım. İçimdeki zehirlerin birazı gözyaşlarımla beraber dökülür gider. Ruhumda bir hıffet hissederim. Tekrar gelir pencereden gökyüzüne bakar.. yine düşünmeğe başlarım. Bu fasıl fasıl düşüncelerimin her birisi: "Ah Nijadcığım! Neredesin?" nidâ-yı ye'siyle nakaratlanır."
Ülkemizde anı türünün ilk örneklerinden olan Nijad Ekrem, aynı zamanda nekrolojik bir metin olarak da Türk edebiyatında ender bir yere sahiptir. Üstadın ölümünün yüzüncü yılı anısına hazırlanan Recaîzade Mahmut Ekrem Külliyatının ilk cildi, bu eşsiz kitabı barındırıyor.
Taksit Sayısı | Taksit tutarı | Genel Toplam |
---|---|---|
Tek Çekim | 411,51 | 411,51 |
2 | 213,99 | 427,97 |
3 | 148,14 | 444,43 |
Taksit Sayısı | Taksit tutarı | Genel Toplam |
---|---|---|
Tek Çekim | 411,51 | 411,51 |
2 | 213,99 | 427,97 |
3 | 148,14 | 444,43 |
Taksit Sayısı | Taksit tutarı | Genel Toplam |
---|---|---|
Tek Çekim | 411,51 | 411,51 |
2 | 213,99 | 427,97 |
3 | 148,14 | 444,43 |