Dinin derûnî bir boyutunun bulunduğu ve bu olmaksızın tedeyyünün tam anlamıyla gerçekleşmeyeceği kuşkusuzdur. Bu durum, diğer dinler gibi İslâm dini için de böyledir. Buna bağlı olarak, Hz. Peygamber'in döneminde "ibadette derunî hayat" olarak değerlendirebileceğimiz bir tür iç zenginliği, belirli bir ölçüde sahabe arasında yaygındı. Hatta sahabe arasında yaptıkları ibadetten mânevî zevk alarak ve onun manevî hazzına ererek ibadetleri ifa etmenin yaygın olduğuna dair elimizde önemli veriler bulunmaktadır. Hz. Peygamber ile beraber ashabın da Kur'ân okuduklarında zaman zaman ağladıklarını ifade eden rivayetler, dinî ve mânevî duygunun, o dönemde yaşayan Müslümanların iç âlemlerinde ne kadar derin izler bıraktığı konusunda, bizlere büyük ölçüde fikir vermektedir. Bununla beraber, "vasat ümmet" (dengeli, mûtedil, aşırılıklardan uzak) olmanın bütün özellikleri, bizzât Hz. Peygamber tarafından itina ile bütün katmanlarıyla sahabe toplumunun arasına yerleştirilmişti. Böylelikle her hangi bir şekilde meydana gelebilecek aşırılıklar, peşinen bloke edilmek suretiyle bunların önü alınmaya çalışılmıştı.
Kaynakları ve tarihî süreci incelendiğinde Nûr-i Muhammedî inancının İslâmî kaynaklardan daha çok, farklı kültürlerden esinlenerek oluşturulduğu ortaya çıkmaktadır. Müslümanlar bu anlayışı, Hz. Peygamber'e uyarlayarak ve buna İslâmî tabir ve söylemleri ekleyerek içselleştirmeye çalışmışlardır. Dinî bir inancın oluşturulmasında Kur'ân ve hadisler belirleyici olduğundan, bu süreçte Müslümanlar, buralardan deliller aramaya çalışmışlardır. Bu aşamadan itibaren, kimi zaman Nûr-i Muhammedî inancı haricî kaynaklarının gölgesinde şekillendirilmiş, bazen de delil olarak getirilen ayet ve hadisler aynı istikamette yorumlanarak bir netice elde edilmeye çalışılmıştır. Kuşkusuz çoğu zaman bağlamından koparılan ayetlerle hadis olarak sunulan asılsız rivayetler, delil olarak ileri sürülmüştür. Ancak delil olarak ileri sürülen nasların hiçbiri, normal şartlarda anlaşılan/anlaşılması gereken anlamlarıyla Nûr-i Muhammedî inancına işaret etmemektedir. Zâten İslam'ın ilk yıllarında böylesi bir anlayışın bulunmaması da bunu göstermektedir.
Dinin derûnî bir boyutunun bulunduğu ve bu olmaksızın tedeyyünün tam anlamıyla gerçekleşmeyeceği kuşkusuzdur. Bu durum, diğer dinler gibi İslâm dini için de böyledir. Buna bağlı olarak, Hz. Peygamber'in döneminde "ibadette derunî hayat" olarak değerlendirebileceğimiz bir tür iç zenginliği, belirli bir ölçüde sahabe arasında yaygındı. Hatta sahabe arasında yaptıkları ibadetten mânevî zevk alarak ve onun manevî hazzına ererek ibadetleri ifa etmenin yaygın olduğuna dair elimizde önemli veriler bulunmaktadır. Hz. Peygamber ile beraber ashabın da Kur'ân okuduklarında zaman zaman ağladıklarını ifade eden rivayetler, dinî ve mânevî duygunun, o dönemde yaşayan Müslümanların iç âlemlerinde ne kadar derin izler bıraktığı konusunda, bizlere büyük ölçüde fikir vermektedir. Bununla beraber, "vasat ümmet" (dengeli, mûtedil, aşırılıklardan uzak) olmanın bütün özellikleri, bizzât Hz. Peygamber tarafından itina ile bütün katmanlarıyla sahabe toplumunun arasına yerleştirilmişti. Böylelikle her hangi bir şekilde meydana gelebilecek aşırılıklar, peşinen bloke edilmek suretiyle bunların önü alınmaya çalışılmıştı.
Kaynakları ve tarihî süreci incelendiğinde Nûr-i Muhammedî inancının İslâmî kaynaklardan daha çok, farklı kültürlerden esinlenerek oluşturulduğu ortaya çıkmaktadır. Müslümanlar bu anlayışı, Hz. Peygamber'e uyarlayarak ve buna İslâmî tabir ve söylemleri ekleyerek içselleştirmeye çalışmışlardır. Dinî bir inancın oluşturulmasında Kur'ân ve hadisler belirleyici olduğundan, bu süreçte Müslümanlar, buralardan deliller aramaya çalışmışlardır. Bu aşamadan itibaren, kimi zaman Nûr-i Muhammedî inancı haricî kaynaklarının gölgesinde şekillendirilmiş, bazen de delil olarak getirilen ayet ve hadisler aynı istikamette yorumlanarak bir netice elde edilmeye çalışılmıştır. Kuşkusuz çoğu zaman bağlamından koparılan ayetlerle hadis olarak sunulan asılsız rivayetler, delil olarak ileri sürülmüştür. Ancak delil olarak ileri sürülen nasların hiçbiri, normal şartlarda anlaşılan/anlaşılması gereken anlamlarıyla Nûr-i Muhammedî inancına işaret etmemektedir. Zâten İslam'ın ilk yıllarında böylesi bir anlayışın bulunmaması da bunu göstermektedir.
Taksit Sayısı | Taksit tutarı | Genel Toplam |
---|---|---|
Tek Çekim | 87,10 | 87,10 |
2 | 45,29 | 90,58 |
3 | 31,36 | 94,07 |
Taksit Sayısı | Taksit tutarı | Genel Toplam |
---|---|---|
Tek Çekim | 87,10 | 87,10 |
2 | 45,29 | 90,58 |
3 | 31,36 | 94,07 |
Taksit Sayısı | Taksit tutarı | Genel Toplam |
---|---|---|
Tek Çekim | 87,10 | 87,10 |
2 | 45,29 | 90,58 |
3 | 31,36 | 94,07 |