9786257656924
960269
https://www.ekinkitap.com/pratik-ceza-muhakemesi-kanunu
Pratik Ceza Muhakemesi Kanunu
333.21
Bir zamanlar bir adam bir at satın aldı. Fakat alışverişin hemen arkasından atın hasta olduğunu fark etti. Onu geri vermek istiyor ancak satan adamın atı geri almayacağından endişe ediyordu. Bu yüzden önce kadıya gidip işi resmi olarak halletmek istedi. Ancak kadıyı yerinde bulamadı, mahkeme ertesi güne kaldı, hasta at ise gece öldü. Adam, ertesi gün olanları kadıya anlattı, ne yapılabileceğini sordu. Kadı, "Zararını ben ödeyeceğim" dedi. Şaşkınlıkla kadıya bakan adam "Sizin konuyla bir ilginiz yok, niçin siz ödeyeceksiniz ki…" dedi. Kadı, şu manidar cevabı verdi: "Evet, görünürde benim konuyla bilgim yok ama işin aslı öyle değil. Sen dün geldiğinde ben yerimde olsaydım, atı geri verdirirdim, sen de paranı geri alırdın. At da senin elinde değil, sahibinin elinde ölmüş olurdu. Şimdi buna imkan kalmamıştır. Senin zararına benim makamımda bulunmamam sebep oldu. O yüzden zararını ben ödeyeceğim" dedi ve ödedi. O kadı, sonradan Osmanlının ilk şeyhülislamı olacak olan Molla Fenari (1350-1431) idi.
Önsöze, bu girişle başlamamızın sebebini sanırsam hepimiz anlamışızdır. O kadar hassas, o kadar zamanla yarışan, o kadar ince bir iş yapmaktayız ki, bir hakkı sahibine teslim etsek bile, zamanında teslim edemediğimiz zaman, o hak kullanılamaz hale gelebiliyor. Bazı durumlarda, bir gün sonra çok geç olabiliyor.
Bu örnek de, bizim yaptığımız işin önemini bir kez daha göz önüne seriyor.
Sadi Şirazi, Gülüstanda bir şey anlatır: Der ki;
Bir gün ormanda bakmışlar, Tilki düşe kalka kaçıyor, biri ona demişki, bu kadar korkmana sebep olan afet nedir. Tilki demiş, deveyi bedava çalıştırıyorlarmış,
Demişler behey akılsız, şaşkın. Devenin seninle ne ilgisi, senin onunla ne benzerliğin var? Tilki demiş, susun. Hasetçiler garazla, bu devedir derler de yakalanırsam, kim beni kurtarmaya ve gerçeği araştırmayaı dert edecek.
Buradan da bir daha yaptığımız işin hassasiyetini görmekteyiz, kesinlikle hakimler, savcılar ve hatta avukatlar olarak, hakka, hukuka ve adalete riayet etmeliyiz, bizim kutup yıldızımız adalettir, her kanunu, her mevzuatı, her olayı adalet penceresinden yorumlayacağız, her kararın adil olması için üzerinde gerekirse defalarca düşüneceğiz. Martin Luther Kingi'in de veciz şekilde ifade ettiği gibi, bir kimseye yapılan adaletsizliğin, diğer kişiler için tehdit olduğunu unutmayacağız.
Adliyeye herhangi bir konuda başvuran kimsenin, bizim yakınımız, anamız, babamız, hatta bizim kendimiz olduğunu düşünerek, empati yapmalıyız. Biz olsa idik, nasıl bir işlem beklerdik, biz olsa idik, yargıdan, adliyeden ne beklerdik. Kendimiz için nasıl bir adalet hizmeti bekliyor isek, bize gelen her kişiye ve her iş için aynı hizmeti vermeliyiz. Bizim, vatandaşın başvuracağı son mercii olduğunu unutmayalım.
Her zaman derslerde söylüyoruz, bizim mesleğimiz çalışmadan, araştırmadan, üzerinde düşünmeden, vicdanımızı ortaya koymadan yapılacak bir iş değil. Her olay üzerinde ayrı ayrı kafa yormamız gerekiyor, her olayın olup olmadığını ayrı tartmamız gerekiyor. Hatta öyle ki, olay olur olmaz gereğine tevessül etmemiz azami derecede önemli. Delilleri toplamak için bir gün geç kalır isek, artık o delil ortada olmayabiliyor. Veya karar vermek için birkaç gün geç kalır isek, suçtan zarar gören kimse verilen kararı görememiş olabiliyor. Bunun için duruşmaya zamanında çıkmak, dosyayı okuyarak başlanılan duruşmada, karar vermekten geri durmamak, geç kalmamak hayati derecede önemli. İnşcallah fedakarca çalışan hakim ve savcılarımızın, biz adaletin gecikmesine sebep olmayacaklarını düşünüyoruz. Hepimiz işimizi iyi yapacağız ki, Dünya tarafından gıpta edilen bir adalet uygulamasını sağlayalım, öbür türlü serzenişten geçilmeyen bir ülke haline gelmemiz kaçınılmaz.
Elinizdeki kitap, hakim ve savcılarımıza, avukatlarımıza ve adaylarımızı, adaletin tam ve zamanında tesisi için, yardımcı olmak için hazırlandı. Bu çorbada bir nebze de bizim tuzumuz olur ise ne mutlu bize.
Önsöze, bu girişle başlamamızın sebebini sanırsam hepimiz anlamışızdır. O kadar hassas, o kadar zamanla yarışan, o kadar ince bir iş yapmaktayız ki, bir hakkı sahibine teslim etsek bile, zamanında teslim edemediğimiz zaman, o hak kullanılamaz hale gelebiliyor. Bazı durumlarda, bir gün sonra çok geç olabiliyor.
Bu örnek de, bizim yaptığımız işin önemini bir kez daha göz önüne seriyor.
Sadi Şirazi, Gülüstanda bir şey anlatır: Der ki;
Bir gün ormanda bakmışlar, Tilki düşe kalka kaçıyor, biri ona demişki, bu kadar korkmana sebep olan afet nedir. Tilki demiş, deveyi bedava çalıştırıyorlarmış,
Demişler behey akılsız, şaşkın. Devenin seninle ne ilgisi, senin onunla ne benzerliğin var? Tilki demiş, susun. Hasetçiler garazla, bu devedir derler de yakalanırsam, kim beni kurtarmaya ve gerçeği araştırmayaı dert edecek.
Buradan da bir daha yaptığımız işin hassasiyetini görmekteyiz, kesinlikle hakimler, savcılar ve hatta avukatlar olarak, hakka, hukuka ve adalete riayet etmeliyiz, bizim kutup yıldızımız adalettir, her kanunu, her mevzuatı, her olayı adalet penceresinden yorumlayacağız, her kararın adil olması için üzerinde gerekirse defalarca düşüneceğiz. Martin Luther Kingi'in de veciz şekilde ifade ettiği gibi, bir kimseye yapılan adaletsizliğin, diğer kişiler için tehdit olduğunu unutmayacağız.
Adliyeye herhangi bir konuda başvuran kimsenin, bizim yakınımız, anamız, babamız, hatta bizim kendimiz olduğunu düşünerek, empati yapmalıyız. Biz olsa idik, nasıl bir işlem beklerdik, biz olsa idik, yargıdan, adliyeden ne beklerdik. Kendimiz için nasıl bir adalet hizmeti bekliyor isek, bize gelen her kişiye ve her iş için aynı hizmeti vermeliyiz. Bizim, vatandaşın başvuracağı son mercii olduğunu unutmayalım.
Her zaman derslerde söylüyoruz, bizim mesleğimiz çalışmadan, araştırmadan, üzerinde düşünmeden, vicdanımızı ortaya koymadan yapılacak bir iş değil. Her olay üzerinde ayrı ayrı kafa yormamız gerekiyor, her olayın olup olmadığını ayrı tartmamız gerekiyor. Hatta öyle ki, olay olur olmaz gereğine tevessül etmemiz azami derecede önemli. Delilleri toplamak için bir gün geç kalır isek, artık o delil ortada olmayabiliyor. Veya karar vermek için birkaç gün geç kalır isek, suçtan zarar gören kimse verilen kararı görememiş olabiliyor. Bunun için duruşmaya zamanında çıkmak, dosyayı okuyarak başlanılan duruşmada, karar vermekten geri durmamak, geç kalmamak hayati derecede önemli. İnşcallah fedakarca çalışan hakim ve savcılarımızın, biz adaletin gecikmesine sebep olmayacaklarını düşünüyoruz. Hepimiz işimizi iyi yapacağız ki, Dünya tarafından gıpta edilen bir adalet uygulamasını sağlayalım, öbür türlü serzenişten geçilmeyen bir ülke haline gelmemiz kaçınılmaz.
Elinizdeki kitap, hakim ve savcılarımıza, avukatlarımıza ve adaylarımızı, adaletin tam ve zamanında tesisi için, yardımcı olmak için hazırlandı. Bu çorbada bir nebze de bizim tuzumuz olur ise ne mutlu bize.
Bir zamanlar bir adam bir at satın aldı. Fakat alışverişin hemen arkasından atın hasta olduğunu fark etti. Onu geri vermek istiyor ancak satan adamın atı geri almayacağından endişe ediyordu. Bu yüzden önce kadıya gidip işi resmi olarak halletmek istedi. Ancak kadıyı yerinde bulamadı, mahkeme ertesi güne kaldı, hasta at ise gece öldü. Adam, ertesi gün olanları kadıya anlattı, ne yapılabileceğini sordu. Kadı, "Zararını ben ödeyeceğim" dedi. Şaşkınlıkla kadıya bakan adam "Sizin konuyla bir ilginiz yok, niçin siz ödeyeceksiniz ki…" dedi. Kadı, şu manidar cevabı verdi: "Evet, görünürde benim konuyla bilgim yok ama işin aslı öyle değil. Sen dün geldiğinde ben yerimde olsaydım, atı geri verdirirdim, sen de paranı geri alırdın. At da senin elinde değil, sahibinin elinde ölmüş olurdu. Şimdi buna imkan kalmamıştır. Senin zararına benim makamımda bulunmamam sebep oldu. O yüzden zararını ben ödeyeceğim" dedi ve ödedi. O kadı, sonradan Osmanlının ilk şeyhülislamı olacak olan Molla Fenari (1350-1431) idi.
Önsöze, bu girişle başlamamızın sebebini sanırsam hepimiz anlamışızdır. O kadar hassas, o kadar zamanla yarışan, o kadar ince bir iş yapmaktayız ki, bir hakkı sahibine teslim etsek bile, zamanında teslim edemediğimiz zaman, o hak kullanılamaz hale gelebiliyor. Bazı durumlarda, bir gün sonra çok geç olabiliyor.
Bu örnek de, bizim yaptığımız işin önemini bir kez daha göz önüne seriyor.
Sadi Şirazi, Gülüstanda bir şey anlatır: Der ki;
Bir gün ormanda bakmışlar, Tilki düşe kalka kaçıyor, biri ona demişki, bu kadar korkmana sebep olan afet nedir. Tilki demiş, deveyi bedava çalıştırıyorlarmış,
Demişler behey akılsız, şaşkın. Devenin seninle ne ilgisi, senin onunla ne benzerliğin var? Tilki demiş, susun. Hasetçiler garazla, bu devedir derler de yakalanırsam, kim beni kurtarmaya ve gerçeği araştırmayaı dert edecek.
Buradan da bir daha yaptığımız işin hassasiyetini görmekteyiz, kesinlikle hakimler, savcılar ve hatta avukatlar olarak, hakka, hukuka ve adalete riayet etmeliyiz, bizim kutup yıldızımız adalettir, her kanunu, her mevzuatı, her olayı adalet penceresinden yorumlayacağız, her kararın adil olması için üzerinde gerekirse defalarca düşüneceğiz. Martin Luther Kingi'in de veciz şekilde ifade ettiği gibi, bir kimseye yapılan adaletsizliğin, diğer kişiler için tehdit olduğunu unutmayacağız.
Adliyeye herhangi bir konuda başvuran kimsenin, bizim yakınımız, anamız, babamız, hatta bizim kendimiz olduğunu düşünerek, empati yapmalıyız. Biz olsa idik, nasıl bir işlem beklerdik, biz olsa idik, yargıdan, adliyeden ne beklerdik. Kendimiz için nasıl bir adalet hizmeti bekliyor isek, bize gelen her kişiye ve her iş için aynı hizmeti vermeliyiz. Bizim, vatandaşın başvuracağı son mercii olduğunu unutmayalım.
Her zaman derslerde söylüyoruz, bizim mesleğimiz çalışmadan, araştırmadan, üzerinde düşünmeden, vicdanımızı ortaya koymadan yapılacak bir iş değil. Her olay üzerinde ayrı ayrı kafa yormamız gerekiyor, her olayın olup olmadığını ayrı tartmamız gerekiyor. Hatta öyle ki, olay olur olmaz gereğine tevessül etmemiz azami derecede önemli. Delilleri toplamak için bir gün geç kalır isek, artık o delil ortada olmayabiliyor. Veya karar vermek için birkaç gün geç kalır isek, suçtan zarar gören kimse verilen kararı görememiş olabiliyor. Bunun için duruşmaya zamanında çıkmak, dosyayı okuyarak başlanılan duruşmada, karar vermekten geri durmamak, geç kalmamak hayati derecede önemli. İnşcallah fedakarca çalışan hakim ve savcılarımızın, biz adaletin gecikmesine sebep olmayacaklarını düşünüyoruz. Hepimiz işimizi iyi yapacağız ki, Dünya tarafından gıpta edilen bir adalet uygulamasını sağlayalım, öbür türlü serzenişten geçilmeyen bir ülke haline gelmemiz kaçınılmaz.
Elinizdeki kitap, hakim ve savcılarımıza, avukatlarımıza ve adaylarımızı, adaletin tam ve zamanında tesisi için, yardımcı olmak için hazırlandı. Bu çorbada bir nebze de bizim tuzumuz olur ise ne mutlu bize.
Önsöze, bu girişle başlamamızın sebebini sanırsam hepimiz anlamışızdır. O kadar hassas, o kadar zamanla yarışan, o kadar ince bir iş yapmaktayız ki, bir hakkı sahibine teslim etsek bile, zamanında teslim edemediğimiz zaman, o hak kullanılamaz hale gelebiliyor. Bazı durumlarda, bir gün sonra çok geç olabiliyor.
Bu örnek de, bizim yaptığımız işin önemini bir kez daha göz önüne seriyor.
Sadi Şirazi, Gülüstanda bir şey anlatır: Der ki;
Bir gün ormanda bakmışlar, Tilki düşe kalka kaçıyor, biri ona demişki, bu kadar korkmana sebep olan afet nedir. Tilki demiş, deveyi bedava çalıştırıyorlarmış,
Demişler behey akılsız, şaşkın. Devenin seninle ne ilgisi, senin onunla ne benzerliğin var? Tilki demiş, susun. Hasetçiler garazla, bu devedir derler de yakalanırsam, kim beni kurtarmaya ve gerçeği araştırmayaı dert edecek.
Buradan da bir daha yaptığımız işin hassasiyetini görmekteyiz, kesinlikle hakimler, savcılar ve hatta avukatlar olarak, hakka, hukuka ve adalete riayet etmeliyiz, bizim kutup yıldızımız adalettir, her kanunu, her mevzuatı, her olayı adalet penceresinden yorumlayacağız, her kararın adil olması için üzerinde gerekirse defalarca düşüneceğiz. Martin Luther Kingi'in de veciz şekilde ifade ettiği gibi, bir kimseye yapılan adaletsizliğin, diğer kişiler için tehdit olduğunu unutmayacağız.
Adliyeye herhangi bir konuda başvuran kimsenin, bizim yakınımız, anamız, babamız, hatta bizim kendimiz olduğunu düşünerek, empati yapmalıyız. Biz olsa idik, nasıl bir işlem beklerdik, biz olsa idik, yargıdan, adliyeden ne beklerdik. Kendimiz için nasıl bir adalet hizmeti bekliyor isek, bize gelen her kişiye ve her iş için aynı hizmeti vermeliyiz. Bizim, vatandaşın başvuracağı son mercii olduğunu unutmayalım.
Her zaman derslerde söylüyoruz, bizim mesleğimiz çalışmadan, araştırmadan, üzerinde düşünmeden, vicdanımızı ortaya koymadan yapılacak bir iş değil. Her olay üzerinde ayrı ayrı kafa yormamız gerekiyor, her olayın olup olmadığını ayrı tartmamız gerekiyor. Hatta öyle ki, olay olur olmaz gereğine tevessül etmemiz azami derecede önemli. Delilleri toplamak için bir gün geç kalır isek, artık o delil ortada olmayabiliyor. Veya karar vermek için birkaç gün geç kalır isek, suçtan zarar gören kimse verilen kararı görememiş olabiliyor. Bunun için duruşmaya zamanında çıkmak, dosyayı okuyarak başlanılan duruşmada, karar vermekten geri durmamak, geç kalmamak hayati derecede önemli. İnşcallah fedakarca çalışan hakim ve savcılarımızın, biz adaletin gecikmesine sebep olmayacaklarını düşünüyoruz. Hepimiz işimizi iyi yapacağız ki, Dünya tarafından gıpta edilen bir adalet uygulamasını sağlayalım, öbür türlü serzenişten geçilmeyen bir ülke haline gelmemiz kaçınılmaz.
Elinizdeki kitap, hakim ve savcılarımıza, avukatlarımıza ve adaylarımızı, adaletin tam ve zamanında tesisi için, yardımcı olmak için hazırlandı. Bu çorbada bir nebze de bizim tuzumuz olur ise ne mutlu bize.
AKBANK
Taksit Sayısı | Taksit tutarı | Genel Toplam |
---|---|---|
Tek Çekim | 333,21 | 333,21 |
2 | 169,94 | 339,87 |
3 | 115,51 | 346,54 |
ZİRAAT BANKASI
Taksit Sayısı | Taksit tutarı | Genel Toplam |
---|---|---|
Tek Çekim | 333,21 | 333,21 |
2 | 169,94 | 339,87 |
3 | 115,51 | 346,54 |
İŞ BANKASI
Taksit Sayısı | Taksit tutarı | Genel Toplam |
---|---|---|
Tek Çekim | 333,21 | 333,21 |
2 | 169,94 | 339,87 |
3 | 115,51 | 346,54 |
Yorum yaz
Bu kitabı henüz kimse eleştirmemiş.