Kapitalizm kendini yeniden üretirken aynı zamanda mekanları da yeniden üretiyor. Küresel bant tipi üretimle uluslar arasındaki iş bölümü yeniden tanımlarken, finans sermayenin yönetildiği küresel kentlerin doğmasıyla ulus içinde üretimin mekanları ve sektörleri de değişiyor. Yerellikler yükseliyor; endüstriyel kompleksler çöküyor. Yeşil alanlar yıkılıyor; yerlerine ofis plazaları ya da alışveriş merkezleri dikiliyor. Yoksulluğun ve zenginliğin biriktiği mekanlar birbirlerine daha çok yaklaşıyor. Bu süreci ise, sermayenin karlılık gereksinimi yönetiyor.
Elinizdeki kitap, sermayenin mekanları nasıl düzenlediğini incelemektedir. Sermayenin mekanda hem yayılarak hem de yoğunlaşarak meydana getirdiği ikili hareket arasındaki dinamizm, David Harvey'den yola çıkarak anlatılmaktadır. Bu bağlamda kitap yeni emperyalizm, çevre-merkez oluşumu, yerellikler ve ölçek sorunsalı gibi günümüz kapitalizminin ortaya çıkardığı olguları ele almaktadır.
Ayşegül Kars Kaynar, Sermayenin Coğrafyası: Yayılan Sermayenin Daralan Mekanları başlıklı çalışmasında kapitalist üretim tarzı ve birikim modelleri ile mekanın birbirini karşılıklı olarak nasıl ürettiğini incelerken sermayenin bir bütün olarak mekansal hareketliliğinin ne anlama geldiğine dair de nitelikli bir sonuç çıkarıyor.
"Ancak mekanı oluşturan öğelerde görülen bu çeşitlilik, kapitalist toplumlarda sermayenin mantığının egemenliği altındadır. Kapitalizm içinde mekânları düzenleyen ve yeniden üreten bu öğelerden hiç biri değil; ama sermayenin gereksinimleridir. Sermaye bu yeniden üretimi toplum ve mekanı ayırarak ve birbirlerine yabancılaştırarak yapar. Kaba bir tasvirle, feodalizm ve daha önceki ilkel kabile toplumlarında üreticiler, üretim aracı olan toprağa dolaysız ulaşma olanağına sahipti. Bu durum, aynı zamanda siyasal erkin meşruiyetinin temelini de oluşturmaktaydı. Çünkü üreticinin toprakla birliğini sağlayan, toprağın sahibine olan hukuksal ve siyasal bağlılığıydı. Bu sebeple toprak sahibine boyun eğmesi, üreticinin maddi hayatını üretmesi için bir zorunluluktu. Kapitalist üretim tarzında ise toprağın, toplumun belirli bir sınıfı tarafından özel mülkiyet haline getirilmesi ile birlikte üreticiler ile başta toprak olmak üzere bütün üretim araçları ayrıldı. Artık toprağın sahibi doğrudan siyasal bir güç değil; bir kısım kişilerdir. Bu kişilerle doğrudan üreticiler arasındaki ilişki ise siyasal olmaktan çok ekonomiktir. Bu durumda üreticilerin toprağa yeniden ulaşımı yahut ayrılan parçaların tekrar bir araya gelmesi piyasa dolayımıyla; piyasadaki değişim değerleri aracılığıyla gerçekleşmeye başlamıştır. Kısaca, mekan metalaşmıştır. Böylece kapitalizmin mekanları, değişimin gerçekleştiği piyasanın mekânları olarak somutlaşır."
Kapitalizm kendini yeniden üretirken aynı zamanda mekanları da yeniden üretiyor. Küresel bant tipi üretimle uluslar arasındaki iş bölümü yeniden tanımlarken, finans sermayenin yönetildiği küresel kentlerin doğmasıyla ulus içinde üretimin mekanları ve sektörleri de değişiyor. Yerellikler yükseliyor; endüstriyel kompleksler çöküyor. Yeşil alanlar yıkılıyor; yerlerine ofis plazaları ya da alışveriş merkezleri dikiliyor. Yoksulluğun ve zenginliğin biriktiği mekanlar birbirlerine daha çok yaklaşıyor. Bu süreci ise, sermayenin karlılık gereksinimi yönetiyor.
Elinizdeki kitap, sermayenin mekanları nasıl düzenlediğini incelemektedir. Sermayenin mekanda hem yayılarak hem de yoğunlaşarak meydana getirdiği ikili hareket arasındaki dinamizm, David Harvey'den yola çıkarak anlatılmaktadır. Bu bağlamda kitap yeni emperyalizm, çevre-merkez oluşumu, yerellikler ve ölçek sorunsalı gibi günümüz kapitalizminin ortaya çıkardığı olguları ele almaktadır.
Ayşegül Kars Kaynar, Sermayenin Coğrafyası: Yayılan Sermayenin Daralan Mekanları başlıklı çalışmasında kapitalist üretim tarzı ve birikim modelleri ile mekanın birbirini karşılıklı olarak nasıl ürettiğini incelerken sermayenin bir bütün olarak mekansal hareketliliğinin ne anlama geldiğine dair de nitelikli bir sonuç çıkarıyor.
"Ancak mekanı oluşturan öğelerde görülen bu çeşitlilik, kapitalist toplumlarda sermayenin mantığının egemenliği altındadır. Kapitalizm içinde mekânları düzenleyen ve yeniden üreten bu öğelerden hiç biri değil; ama sermayenin gereksinimleridir. Sermaye bu yeniden üretimi toplum ve mekanı ayırarak ve birbirlerine yabancılaştırarak yapar. Kaba bir tasvirle, feodalizm ve daha önceki ilkel kabile toplumlarında üreticiler, üretim aracı olan toprağa dolaysız ulaşma olanağına sahipti. Bu durum, aynı zamanda siyasal erkin meşruiyetinin temelini de oluşturmaktaydı. Çünkü üreticinin toprakla birliğini sağlayan, toprağın sahibine olan hukuksal ve siyasal bağlılığıydı. Bu sebeple toprak sahibine boyun eğmesi, üreticinin maddi hayatını üretmesi için bir zorunluluktu. Kapitalist üretim tarzında ise toprağın, toplumun belirli bir sınıfı tarafından özel mülkiyet haline getirilmesi ile birlikte üreticiler ile başta toprak olmak üzere bütün üretim araçları ayrıldı. Artık toprağın sahibi doğrudan siyasal bir güç değil; bir kısım kişilerdir. Bu kişilerle doğrudan üreticiler arasındaki ilişki ise siyasal olmaktan çok ekonomiktir. Bu durumda üreticilerin toprağa yeniden ulaşımı yahut ayrılan parçaların tekrar bir araya gelmesi piyasa dolayımıyla; piyasadaki değişim değerleri aracılığıyla gerçekleşmeye başlamıştır. Kısaca, mekan metalaşmıştır. Böylece kapitalizmin mekanları, değişimin gerçekleştiği piyasanın mekânları olarak somutlaşır."
Taksit Sayısı | Taksit tutarı | Genel Toplam |
---|---|---|
Tek Çekim | 125,80 | 125,80 |
2 | 64,16 | 128,32 |
3 | 43,61 | 130,83 |
Taksit Sayısı | Taksit tutarı | Genel Toplam |
---|---|---|
Tek Çekim | 125,80 | 125,80 |
2 | 64,16 | 128,32 |
3 | 43,61 | 130,83 |
Taksit Sayısı | Taksit tutarı | Genel Toplam |
---|---|---|
Tek Çekim | 125,80 | 125,80 |
2 | 64,16 | 128,32 |
3 | 43,61 | 130,83 |