Bourdieu sosyolojisi gerçekte çağdaş bir sosyoloji imkanının tartışmasıdır. Bu tartışma da birkaç eksene oturuyor. Bourdieu sosyolojisinin ne anlama geldiği bugün bir anlamda bir simgesel sermaye gibi işleyerek sosyoloji disiplini içinde anması, söz etmesi, bir anlamda moda etkisi ya da işte sık sık başımıza geldiği gibi bir paradigmanın, bir hâkim anlayış haline gelmesi bakımından anlaşılabilir. Neredeyse Bourdieu demeden hiçbir şey yapılamaz oldu sosyoloji içerisinde.
(...)
Bourdieu sonrası Bourdieu sosyolojisinde şöyle bir manzara görüyorum, genel olarak aslında bir gelişigüzel Bourdieu kullanımı ortaya çıkmış gibi duruyor. Bugünkü sosyoloji pratiğinin büyük oranda Bourdieu sosyolojisinden besleniyor dediğimizde bu bir taraftan kulağa hoş geliyor ama diğer taraftan da beraberinde birtakım tehditler getiriyor. Bunun başında Bourdieu'nün geliştirdiği kavramların en merkezilerinin örneğin sermaye kavramının aslında tamamen bağlamından kopuk bir şekilde kullanılması geliyor.
(...)
Kolektif bir girişimin özel adından başka bir şey olmayan Bourdieu sosyolojisini, karşısına aldığı özcü ve tözcü düşüncenin devinimlerinde kurulan iktidarı sorgulayan bir dert, bir mücadele olarak okuduğumuz için ondan sonrasını düşünmek, karşımıza tarihin her anında yeniden inşa edilmesi gereken bir sorunsal olarak çıkmakta. Bu sorunun zeminini, ilişkisel bilim pratiklerini nasıl üreteceğimize dair paylaştığımız ortak bir dert oluşturuyor diyebiliriz. Bu soru bize meydan okuyarak karşımızda durmakta, çünkü bizi ilgilendiren, bu sorunun yanıtından çok, bu soru aracılığıyla yaptığımız şeyi, yani bilimsel çalışmalarımızı sorgulamak.
(...)
Bourdieu'nün özerkliğe yaptığı vurgu bu açıdan önemli çünkü özerklik tam da bu anlattığımız alan duyusunun oluşmasını sağlıyor. Bu ne kadar kurumsal olarak güçlendirilirse, ben onu şeye benzetiyorum bir tür atmosfer gibi düşünüyorum ben onu. Yani dışarının kavramlarının, dışarının değer setlerinin içeri girerken şeyde kırıldığı, kırılmaya uğradığı ve zararsızlaşarak şeye indiği alanın kendi dinamiklerini bozmadan indiği inebildiği bir tür şemsiye denebilir, bir tür atmosfer denebilir. Bu tarz bir kurumsal özerkliğin peşi sıra bilişsel bir özerklik getirdiğini görüyoruz. Tam da bu yüzden yani refleksivitenin kolektif imkânı ile özerklik arasında çok yakın bir illiyet bağı var.
Bourdieu sosyolojisi gerçekte çağdaş bir sosyoloji imkanının tartışmasıdır. Bu tartışma da birkaç eksene oturuyor. Bourdieu sosyolojisinin ne anlama geldiği bugün bir anlamda bir simgesel sermaye gibi işleyerek sosyoloji disiplini içinde anması, söz etmesi, bir anlamda moda etkisi ya da işte sık sık başımıza geldiği gibi bir paradigmanın, bir hâkim anlayış haline gelmesi bakımından anlaşılabilir. Neredeyse Bourdieu demeden hiçbir şey yapılamaz oldu sosyoloji içerisinde.
(...)
Bourdieu sonrası Bourdieu sosyolojisinde şöyle bir manzara görüyorum, genel olarak aslında bir gelişigüzel Bourdieu kullanımı ortaya çıkmış gibi duruyor. Bugünkü sosyoloji pratiğinin büyük oranda Bourdieu sosyolojisinden besleniyor dediğimizde bu bir taraftan kulağa hoş geliyor ama diğer taraftan da beraberinde birtakım tehditler getiriyor. Bunun başında Bourdieu'nün geliştirdiği kavramların en merkezilerinin örneğin sermaye kavramının aslında tamamen bağlamından kopuk bir şekilde kullanılması geliyor.
(...)
Kolektif bir girişimin özel adından başka bir şey olmayan Bourdieu sosyolojisini, karşısına aldığı özcü ve tözcü düşüncenin devinimlerinde kurulan iktidarı sorgulayan bir dert, bir mücadele olarak okuduğumuz için ondan sonrasını düşünmek, karşımıza tarihin her anında yeniden inşa edilmesi gereken bir sorunsal olarak çıkmakta. Bu sorunun zeminini, ilişkisel bilim pratiklerini nasıl üreteceğimize dair paylaştığımız ortak bir dert oluşturuyor diyebiliriz. Bu soru bize meydan okuyarak karşımızda durmakta, çünkü bizi ilgilendiren, bu sorunun yanıtından çok, bu soru aracılığıyla yaptığımız şeyi, yani bilimsel çalışmalarımızı sorgulamak.
(...)
Bourdieu'nün özerkliğe yaptığı vurgu bu açıdan önemli çünkü özerklik tam da bu anlattığımız alan duyusunun oluşmasını sağlıyor. Bu ne kadar kurumsal olarak güçlendirilirse, ben onu şeye benzetiyorum bir tür atmosfer gibi düşünüyorum ben onu. Yani dışarının kavramlarının, dışarının değer setlerinin içeri girerken şeyde kırıldığı, kırılmaya uğradığı ve zararsızlaşarak şeye indiği alanın kendi dinamiklerini bozmadan indiği inebildiği bir tür şemsiye denebilir, bir tür atmosfer denebilir. Bu tarz bir kurumsal özerkliğin peşi sıra bilişsel bir özerklik getirdiğini görüyoruz. Tam da bu yüzden yani refleksivitenin kolektif imkânı ile özerklik arasında çok yakın bir illiyet bağı var.
Taksit Sayısı | Taksit tutarı | Genel Toplam |
---|---|---|
Tek Çekim | 230,00 | 230,00 |
2 | 117,30 | 234,60 |
3 | 79,73 | 239,20 |
Taksit Sayısı | Taksit tutarı | Genel Toplam |
---|---|---|
Tek Çekim | 230,00 | 230,00 |
2 | 117,30 | 234,60 |
3 | 79,73 | 239,20 |
Taksit Sayısı | Taksit tutarı | Genel Toplam |
---|---|---|
Tek Çekim | 230,00 | 230,00 |
2 | 117,30 | 234,60 |
3 | 79,73 | 239,20 |