Setimiz Zafer Yıldırım "Ay Işığında Gökkuşağı", "Kum Saati" ve "Kumraliçe" kitaplarından oluşmaktadır.
Ay Işığında Gökkuşağı:
Deniz kızını gördüm dedim gülüp geçtiniz
Ay Işığında Gökkuşağı dedim
Olur mu hiç dediniz
Korkuyorum
Tımarhaneye atacaksınız beni
Diğer gördüklerimi söylesem
Anlayamazsınız beni diyorum
Susuyorum
Kum Saati:
Tahayyülü kasvete sarınan bir yolculukta; yarım kalan aşkların, dilin ucunda soluklanan anıların, iki yabancının beraberce tutunduğu bir başına adsız bir duygunun öyküsü…
Kum Saati, Ege açıklarında başlayıp Akropolis'in yansımalarında kendini arayan "yabancılık" kavramını dostlukla sınayarak iki farklı milletten insanı güçlü bir duyguda birleştiren bir anlatı.
Her sayfada, öykünün içindeki üçüncü kişi olarak olayları dinlediğinizi hissettiren içsel bir yolculuğun ortasında, insanlığa ait duyguları, tüm ölçütleri geride bırakarak yalnızca dostluk kavramında harmanlayan güçlü bir kalemden bir denizcinin hikâyesi…
"Eleni susmuştu, yıldızlar susmuştu, Akropolis susmuştu. Sessizlik, ustura ağzı gibi keskin gelip aramıza durmuştu. Dokunsan, derin bir yara açacak ve oluk oluk kan akacak gibiydi. Ve beni kan tutuyordu. Konuyu değiştirsem bir türlü, değiştirmesem bir türlü, ne diyeceğimi bilememek ayrı bir sıkıntıydı. Yalpalıyordum ve bu yalpalardan kurtulmak zorundaydım. Kolumu kaldırdım, Eleni'nin arkasından dolaştırıp omzundan tutup yavaşça kendime doğru çektim. Sanki o da o anda başını koyacak bir omuz arıyormuşçasına itiraz etmeden başını omzuma koydu."
Kumraliçe:
Kudi der dostlarım bana
Zoru severim
Bu yüzden şair oldum
Aklım akmaz yapılan
Nice işlere şahit oldum
Yerim içerim gönlümce
Dünyayı dolaşırım
Dönüp Müslüman mahallesinde
Salyangoz satarım…
Setimiz Zafer Yıldırım "Ay Işığında Gökkuşağı", "Kum Saati" ve "Kumraliçe" kitaplarından oluşmaktadır.
Ay Işığında Gökkuşağı:
Deniz kızını gördüm dedim gülüp geçtiniz
Ay Işığında Gökkuşağı dedim
Olur mu hiç dediniz
Korkuyorum
Tımarhaneye atacaksınız beni
Diğer gördüklerimi söylesem
Anlayamazsınız beni diyorum
Susuyorum
Kum Saati:
Tahayyülü kasvete sarınan bir yolculukta; yarım kalan aşkların, dilin ucunda soluklanan anıların, iki yabancının beraberce tutunduğu bir başına adsız bir duygunun öyküsü…
Kum Saati, Ege açıklarında başlayıp Akropolis'in yansımalarında kendini arayan "yabancılık" kavramını dostlukla sınayarak iki farklı milletten insanı güçlü bir duyguda birleştiren bir anlatı.
Her sayfada, öykünün içindeki üçüncü kişi olarak olayları dinlediğinizi hissettiren içsel bir yolculuğun ortasında, insanlığa ait duyguları, tüm ölçütleri geride bırakarak yalnızca dostluk kavramında harmanlayan güçlü bir kalemden bir denizcinin hikâyesi…
"Eleni susmuştu, yıldızlar susmuştu, Akropolis susmuştu. Sessizlik, ustura ağzı gibi keskin gelip aramıza durmuştu. Dokunsan, derin bir yara açacak ve oluk oluk kan akacak gibiydi. Ve beni kan tutuyordu. Konuyu değiştirsem bir türlü, değiştirmesem bir türlü, ne diyeceğimi bilememek ayrı bir sıkıntıydı. Yalpalıyordum ve bu yalpalardan kurtulmak zorundaydım. Kolumu kaldırdım, Eleni'nin arkasından dolaştırıp omzundan tutup yavaşça kendime doğru çektim. Sanki o da o anda başını koyacak bir omuz arıyormuşçasına itiraz etmeden başını omzuma koydu."
Kumraliçe:
Kudi der dostlarım bana
Zoru severim
Bu yüzden şair oldum
Aklım akmaz yapılan
Nice işlere şahit oldum
Yerim içerim gönlümce
Dünyayı dolaşırım
Dönüp Müslüman mahallesinde
Salyangoz satarım…
Taksit Sayısı | Taksit tutarı | Genel Toplam |
---|---|---|
Tek Çekim | 56,16 | 56,16 |
2 | 28,64 | 57,28 |
3 | 19,47 | 58,41 |
Taksit Sayısı | Taksit tutarı | Genel Toplam |
---|---|---|
Tek Çekim | 56,16 | 56,16 |
2 | 28,64 | 57,28 |
3 | 19,47 | 58,41 |
Taksit Sayısı | Taksit tutarı | Genel Toplam |
---|---|---|
Tek Çekim | 56,16 | 56,16 |
2 | 28,64 | 57,28 |
3 | 19,47 | 58,41 |